İfritli Şehir
Yine kurum yağıyor geceden tenime
Bir yerlerde, kirli bir sabuna sarılmış Çocukluk saçlarım duruyor. Biliyorum! Bu yüzden ağzımda bir mel’un diritnot gibi Perde-i nilgün tadı... Bundan... Şehre küfürler savuruyorum. *** Kan kızıl yapraklar basmış, kirletilen sokakları Duvarların, ölü dillerden deyyas, âmiz-gâr satırları... Kırık dallar arasından Bin yaşında bir ifrit geçiyor Dudaklarında, altı renkli o cehennem marşı... "Zerdemeden geçti zerdaç ah o zered-i zerendud..." *** Oysa, uzaklarda çok uzaklarda... Dağların, tepelerin ve ovaların ardında, Reng-âmiz ve bûy-dar çiçeklerle bir bahar var Seziyorum. *** Heyhat! Ki sırre-i büyun içinde bu hayat. Nerede o büyud!? Hangi sırrın peşinde? Hangi denize gömülü, hangisinin dibinde?.. Bulamıyorum. Bu ifritli şehre küfürler savuruyorum. |