YALNIZLIK BAYRAMI
Bir rüyadır bazen o ilk günleri insanın
Anılara geçen ve uzunca bir sıra numarasıyla kaydolan hafızalarımıza... Şimdi bir mum ışığının aydınlattığı o isli rahlede akıyor kumdan saatim memleketim gibi bir baştan bir başa... Ve anlamsız bakışlarıyla yalnızlığım Vaktimi kurcalamakta... İçinde o saatin Dağlık ve engebeli hayatım saklıdır... Yer yer sarp uçurumlardan gülümser yalnızlık Düz ovalardaki kalabalığıma... Bilmezsiniz siz Benim yalnızlığım ipe sapa gelmez. Onmaz bir delidir iç güveyinden hallice... Bir eşkiya özgürlüğünde Dünyaya sataşır durur yüreğimdeki kavgadan beslenerek... Avuçlarında alabildiğine özlem ve hüzün... Avuçları alabildiğine umman, alabildiğine hiçlik, alabildiğine bir derinlik... Yani alabildiğine "ben"... Titrek parmaklarında cihana diz çöktüren bir tetik Namlusu avına çevrilmiş bekleşen... Ve benim yalnızlığım kimi zaman Yürekli bir kadının hatlı yüzünde sevişen bir göz... Bir kadının kırmızı bir şarap içerkenki kadeh tutuşu belki... Daha kimbilir nicesi Bu benim sorgulanan yalnızlığım şimdi... Aslında bu benim yalnızlığım Rüya yiyen, Anı seven, Hayal eden bir insan içimdeki... Hani o çok konuşan mahalle karısı! Ağzında cak cak bir sakız Gelip geçene laf atıp içini döken Eve dönünce süt dökmüş kedi gibi sinen... Ve tırnakları hazır asker İlk fırsatta tenimi çizmeyi bekleyen... Ama görünene yaşadıklarına rağmen Her daim saygı gösterilen... Ve bir hünkar gibi önünde el pençe divan durduğumuz... Ve aslında hep bizden olan ama yadırganan o kürkçü dükkanımız... Çok yaşasın o halde bugün yalnızlığımız! Fermanımdır, bugünü "Yalnızlık Bayramı" ilan ettim... |