Zaman...
Yine bir çocuk bırakıp ellerimi,
Ardına bakmadan koşmaya başlayacak Ve yine düşecek, Dizleri kanayacak ve yine sende arayacak çaresini, Yine başını yaslayacak bir omuz buldum umudunu yeşertecek Hiç bilmediğim dağlarda çiğdemler açacak yine, Kuşlar fırtınaya uçacak, geri dönme ihtimallerini arkada bırakarak. Zavallı bir ben kalacak kendi yanımda ve Kendimden en az sen kadar uzağımda… Cuma, Zil çalmış, Kolalı yakalar dağılmış… Hala o kadar çocuğum ben Fiş’li geçmişimin kara tahtasında… Yine birileri aşık olacak bir mevsimde Ve yine düşecek, Diz(e)leri kanayacak ve yine sende arayacak çaresini, Bildiği bütün dağlarda çiğdemler açacak yine, Pervaneler ışığa uçacak, sönme ihtimallerini arkada bırakarak. Zavallı bir gün kalacak hatıratında, Belki Nisan belki Temmuz belki Kasım kadar uzağında… Zaman, Gün dönmüş, Karlar firar etmiş kendi mekanlarına, Hala o kadar Baharım ben, Di’li geçmişimin çiçeklenmiş yazında… Yine birileri gelecek Ve durup dururken yüzümüze vuracak yalnızlığı, İçimiz kanayacak ve düşte arayacak çaresini, Bilmediğimiz bütün dağlarda çiğdemler solacak, Biri kuşları vuracak yine Ve biri alkışlayacak, sevme ihtimallerini geride bırakarak. Zavallı bir can kalacak yan(dığım)ızda, Kalemler düğümlenip, dizeler sustuğunda… Acı yeşil, Dar sokaklar, Ezan vakti bitirilmiş oyunlar, Hala o kadar ürkeğim ben Düş’lü geçmişimin erik dalında… |
Düş'lü geçmişten
Dişli anlara kayıyoruz yıldız gibi.
Güzel yazıyorsunuz.