BİLMECE...Zor bir bilmeceyi sahipleniyorum, Lades demenin inkârında Yalıtılmış bir rakam kadar iddialı Bir sanrıyım belki de. Göğün mavisinden uzak bir halka; Döşemenin dibinde bir leke Layığı ile yaşamak adına Usulen sevdiğim kabrime Sunduğum taziye. Mahşere yürüyen defolu bir fani: Aşkın allak bullak eden tezahürü Yine mimlenmiş; Yine muma dönmüş İçimdeki pervane Göğün de tek şahidi Kursağımda takılı o tek hece. Lanetin sihrine vakıf Aslında şerrin hayra yorduğum izleği: Tembel teneke diye bağırmak aslında İçimdeki tek dürtü Kendime yönelik bir ok’u Ellerimle sapladığım yüreğin külfet bildiği O geniş mezhepli hüzün Belki de bakir bir cümlenin nezaretinde Kıyıma uğramak kadar anlamsız Zarların yek geldiği; Tek mertebe, İnsanlığın ve sevginin ifşası. Ne gam, ölsem: Mücbir sebeplerden sevilmediğim Nasıl da aşikâr Ben ki; En nankör ve bonkör gölgenin dibine düşen Yeşil benzeri bir göğün Maviye çaldığı mı? Sonrası kavuşmakla gitmek arasında Devinen bir mısra Yüreğin attığı her hece Şiir tadında öykündüğüm Masallardan düşüp de yola Düşen yüzümden bil ki; Asla değil bin parça. Ben müridiyim aşkın; Zamanın deştiği ayak izimde saklı İçimdeki şifrenin Vakur çehresi Doğanın da hediyesi Şaibeli ömürlerden Düşen payıma. Akılsız bir sevda madem; Aşka dair kime etmeli ki sitem? Mevcut yörüngemde Ay kadar ışıldak bir terennüm Yıldızların soğuk varlığından kaçıp sığındığım Güneş kadar da sıcak bir hutbe. Şimdi soyalım katlarımızı: Maskeleri yırtıp Bir kez olsun solalım gün ışığında. Kinayeden arınmış ruhlarımıza Çeki düzen verip… Gerisi Allah kerim: Beyhude bir yürek olsam bile Demlenmek değil mi, Her derde tek çare? |