GÖĞÜN ŞAHİDİ...Zaman yalıyor kıyısını ölümün Tutuşan göğün bereketi ile Damlıyor ve paslanıyor akabinde Ömrü teğet geçen bağnaz bir sevinç Peyderpey ateşi yükselen mevsimde Ölü çocuklar bahşediyor Tanrı: Soyut ellerinde zulmün Zuhur eden bir tavsiye Aklın ikircikli zafiyeti. Şimdilerin beratı saklı yarınlarda: Yarınlar ise kör tuzak. Nakşeden gökte bulutlar dolduruşuna gelmiş Öfkesiyle Zehir saçan ne mevsim ne de suçlu Kendi halindeki rüzgâr. Bir beyit takılı kursağında fıtratın Yana yakıla ağıtlar okuyan Nur yüzlü ihtiyar kadının Küflü çeyizinde nidalar saklı Kendince seven, aşkına değmesinler Diyen yeni yetme kızın saçlarında Sarı dalgalar Güneşten özenmiş belli ki Her yetim telin isyanı Kuru sıkı bir acı ellerinde Doğanın. Aslında öykündüğü insandan yana derdi Tanrının, Göğün şahidi ne bulut ne rüzgâr. Varlık kadar tasalı hazan; Yandan yana seğirten İçli bir ferman kendince Sunduğu: Unutkanlığı ile namelere soyunduğu Gün ortasında asılı bir kısrak: Görünmezliğin şerhi düşmüşken Orta yerine acının. Kan kusan bir yürek olsa Neye yarayacak bunca zulüm Teftişe çıkmış bir kez. Ellerinde ne yeti ne merhamet; Safi gölgesi iken fink atan İblisin kök söktüren kasnağı Gönlün beyitleri hep güzelden yana; Günün öğretisi hepten yasaklı Aşkın listesinde bir kör hece Atıl varlık atıl sevda; Günyüzü görse neye çare? |
takat'i kalmadı elim kolumun
atıl varlık
atıl sevda
neye yarar ki sevmek
tebrikler
ömrün çok olsun