SON CELSEZamanın kül tablasında zehirim Zemherilerin ortasında bir garip fani Aşka tutsak benliğin hicap haritasında Kırık kanatlı bir düşüm Düşünmediğin kadar pejmürde Yarım adaların sicili tutsak Her gece gördüğüm kâbuslarda. Yanıkların gazeliyim; Yanmadığım kadar sıcak; Sevmediğim kadar bitap… Haşmetli bir gölgeyim; Teninde kemirgen matem: Aslıma düşkünüm ezelden Öncemle yeknesak bir husumet Sonrama kefil olsam keşke Ayaklarımda kor hasret: Gidip gelmelerden yorgun tınısında Hazanın kanayan dallarına çakılı Kendi halinde bir düş. Ceplerinde düşkünlüğümün; Varlık kadar yeis bunca Ödenmemiş kefaretin. Haznesi sıcak ve yalnız; Gayesi kendince içindeki çocuğa Dönük yüzünde Geçimsiz yılların Zarf attığı Kayıp adresimin naşına düşkün Bir meczup, Kaybolmuşluğun sihrine vakıf. Arkası yarın bir hutbe: Nasıl ki inkârı ömrün habis bir rüya Varlığın kıtalarına doluşan Varla yok arası hayâ Elbet insanın ömrü yetmez bunca doldurulmuşluğa Göz yumup, Başlamaksa yeniden… Külliyatı şafağın, Sığınıp da gecenin restine. Varlık darmaduman Taş yüreklerin siciline yenik bir ima: Katlanılası bedellerin Ucu yanık urganı adeta Hayatın sicimi gökten uzanmış o el. Haşmetin de alası Sevip boğulmuşsan kendi yarattığın denizde. Ne gam! Yaratılan en aciz kuram. Ne ala! İki dudağın arasında Yerle yeksan bir tümce Basireti bağlanmış mutluluğun Kırık kanatlarında Ölüme uzanan o son celsede. |