Bir Dağ Yıkıldı...
Bir dağ yıkıldı bırakıp gittiğinde bizi.
Bahardan kaçmaya başladı kuşlar. Ne soframızda acı soğan lezzeti, Ne yanık ekmeklerin kokusu ellerimizde... Bütün odalar yüzümüze kapattı kapılarını, İnzivaya çekilip, kaybolup gittiler ömrümüzden. Bütün resimlerini indirip gözümüzden, Bıraktık zamanın hüzünlü kollarına. Artık eve erken gelmez oldu hiçbirimiz. Kimse bakmaz oldu kapıya zil çalmadığında. Hiçbirimiz senden başkasına aşık olmadık mesela. Çırpınmadı yüreğimiz sesinin duruluğunda o günden beri. Ağlamak istemeyip de ağlayamadık zaten yitirilen gençlik telaşımızda. Bugün farkettim de; Rüzgar bile dokunmaz oldu perdelere. Güneşe ne oldu anlamadım, Bırakıp çekip gitti başka diyarlara. Bir gören varsa sormak isterdim. Dönecek mi yeniden? Ya bahar gelir de o unutursa bizi... Ya senin yaptığın gibi, Uzattığımızda ellerimizi dokunmazsa bir daha. Bir dağ yıkıldı üzerimize bırakıp gittiğinde sen bizi. Çiçek açmadı kirazlar, Sildiler Mayıs’ı takvimlerimizden. Üzümler dallarında kurudu, Köpek öldüren şaraplar bile bulunmaz oldu, ilaç niyetine bir kadeh... Portakalı soyduk çocukken, başucumuza koyduk, Bir bilsen sana dair ne yalanlar uydurduk. Hani daha gitmemişsin, hani biz daha küçücükmüşüz, Top oynamışız, acıkmışız. Oltayı atmışız da denize, Bir üşüşüvermiş balıklar, hayatı görmüşüz. Hani büyük şairlerin ilham veren dizelerini daha hiç okumamışız. Ama bir dağ yıkıldı sen gittiğinde tam olduğumuz yere Ne çıramız ne lambamız Tütünsüz yollarda kaldık. Okuduğumuz bütün şiirleri aslında biz yazdık. Bir gün çıkıp gelirsen Güneşle birlikte. Ben okurum, Sen duymazsın... Ama bil ki; Hoşuna giderdi bilmediklerin. Bir dağ yıkıldı bırakıp gittiğinde bizi, tam seni düşündüğüm yere... |