SAHİDEN, SEVMEK BU KADAR YORAR MI İNSANI?Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Müşkül bir sesi sahipleniyorum Aslında iç sesini meşgule vermiş bir yorgunluk: Kırağı çalarken aymazında mahmurluğun Tabut misali derinlerde Çengeline takıldığım Hangi matemse Aklımca bir mazeret dillendiriyorum. Yüreğin mağlup kozasında Küflü bir mısra kadar Titrek sesinde temaşa eden Duyguların kayıp siciline Dokunuyorum ve dokuyorum usulca Aklımdaki imleri, Semt pazarından aldığım kilime Nazire eden bir peyzaj ustasıymışçasına Kovuyorum o dehşetengiz iblisi. Belki şahikasıyım yüreğin Belki kopuk fermuarı Kapanmayan sesimin Beyitlerine konan kuş misali, İrkildiğim devasa bir gölgeden dahi Medet umuyorum. Ben ki; kuş bakışı semanın aydınlığına Ben ki; kuşpalazı bir hükümden çıkıp da yola Devirdiğim artık kaç bininci mısra ise Bir teyakkuza düşüyor yolum: Yorgun fıtratın Devingen nöbetlerine Kök söktüren Bir kapkaç zihniyeti ile Çalıyorum mütemadiyen: Zamandan ve mekândan arakladığım Ne çok hezimet: Takriben bin yaşında bir asalet Aslında içimdeki çocuğun cüssesi Üstüme çöken rehavet Lakin kim için? Ve neye delalet bunca hüküm? Ben ki; Seyrinde bir bulut Kayıp hafızanın bitiminde Titrek bir soru imleci. Aslında ünlendiğine vaki bir Tümleç Sonunu kendi elleriyle teslim ettiği Duraksadığı her hece Yine hicabı aklın… Delişmen ne çok yürek Kürek kürek kardığı bunca yalanı Unutup, Yeni baştan inanmayı deneyecek kadar Deli cesareti ile Hayallerin kepengini Sonuna kadar açan Efsunlu bir sitem: Zamanla uyutup Taassup bildiği hangi katresi ise Sevgiye binaen Bir tutam umut nezdinde Yarından önce Dününden kayan cismiyle An’ı giyinmiş kelamına Vardığı değil Sonlandığına dair o kehanet. G/öğün kanatlarını resmetsem şimdi… Bir kıvılcımın şafağa seslenişini dinlesem sonra Bir de açan tomurcuklarını beyitlerin dans ettiği; Derken ürksem, irkilsem Dehşetengiz yüreklerde su toplayan hangi kapsa İçine sığamadığım nasıl ki aşikâr Ve yedi düveline sevginin rahmet okusam İçimdeki Pişekâr sitemi yok sayıp… Yorulsam ve Daha da yorulsam: Ses edemediğim değil sevip de Vazgeçemediklerime toz konduramazken… Ve uyansam ansızın: Sızım geçmedi madem, deyip Yeniden acıtsalar canımı Canların cama döndüğü Yüzümün siyaha düşkünlüğü Yine de alnımın akıyla sevdiklerime Değerken gözlerimin delici seyri. Ha, bir de inkâr edemediğim hangi gerçek ise Belki boyutsuzluğumun küçük hacmindeki Töresine yasak getirse akbabalar Oysaki ben serçe kanatlarında İçimdeki çılgın seyisin Mahmuzladığım gölgesinde İçimdeki bitimsiz sevinin Hafif meşrep şarkılara da dudak bükerken Köreldiğim yerden kopsam. Zamanın tünellerinde mütemadiyen Gidip geldiğim Ara duraklarında galip geçmiş hüznümün Serildiği bir tümce kadar kıvrak Ve aşikâr olsa Aşka düşkünlüğüm: Müridi iken iklimlerin Aşkın tarhında Bol kepçe sevgi doldursam Haznesine yüreklerin… Derlediğim topladığım kıyımlarda Bir kör nokta nezdinde Tufanlara dolansa hislerim: Aymazı belki hicap ettiklerimin Zafiyet yüklü tümcelerde Doğurgan satırlara yayılsam sere serpe: Korktuğumdan da değil hani Sadece kırmaktan çekindiğim: O kırık dala oturup Tamir etsem Tam da kırıldığı yerden Ve en kırgın olduğum… Şahit bellediğim göğün rahmetine Sunduğum ayan beyan hezimetin Çıtasına konan bir sıkımlık canı kadar tedirgin Serçe yüreğin afakına Rest çeksem… Sahiden, sevmek bu kadar yorar mı insanı? |
Esinin bol yürek sesiniz daim olsun..
Saygı ve selamlarımla..