Bu Nasıl Devran
Bu nasıl devran böyle, bu mudur ahir zaman,
Her şey iç içe geçmiş, karışmış sapla saman. Mazlumlar sıska varlık, zalimlerse toraman, Hak, hukuk ve adalet, artık okunmaz roman! Servete kavuşanlar firavundan da yaman, Yapıp ettiklerinden, diletirler el aman! Beyinler mini mini, midelerse kocaman, Gariplere bakan yok, varsa yoksa kodaman! Yayınlayıp dururlar, ferman üstüne ferman, Yine de olamazlar, hiçbir yaraya derman. Aydınlık hicret etmiş, karanlıklar kopkoyu, Fazilet gözden düşmüş, rezaletler diz boyu. Tutup pınar başını, bulandırıp da suyu, Kuzuları suçlamak, bildik kurtların huyu? Sonra afra tafralar, ona buna çatmalar, Akla ziyan vaatler, bol keseden atmalar! Yarını rehin verip, bu günden harcamalar, Vadesi geldiğinde, ödemekten caymalar! Haram helal demeden, yiyip içip durmalar, Sonra da utanmadan ahlaktan dem vurmalar! Gerçeklikten kopmalar, sanal âlem tutkusu, Nefretini, küfrünü, kusmak ağız dolusu! Magazinsel kültürü, ilim, irfan sanmalar, Masa başı ürünü haberlere kanmalar! Kimi topun peşinde, kimi içinse kumar, Afyonlanmış kitleler, muhalden çare umar! Öyle bir bataklık ki, çırpındıkça batılır, Mal mülk yetmez olur da, namus bile satılır. Böylesi bir dünyanın sonu elbet berbattır, Her gün arşa yükselen acı dolu feryattır. Ya Rab! Kerem eyle, Sensin rahman ve rahim, Bizi bize bırakma, yoksa sonumuz vahim. |