KIRLANGIÇ...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Nidada saklı seyri ölümün Düş penceresi her geçici iklim Şaibeli dansı yokluğun reveransı. Mutluluk öykünüyor dünün kodaman Kanatlarına konan büyüsüne vasat bir gölge İri çeperinde ömrün Hezeyan bürümüşse gözlerini matemin Kuyruk acısı aslında her bilinmeyenin tehdidi. Zamandan çaldık biz hayatı Hayatı sunduk en vakur delil niyetine Neşeyi saf tuttuk Safça kandırıldık Kanmayı unuttuk aslında ezelden Şuuru kayıp şiirlerde yetişen öykü misali Kahramanları kodladık biteviye. Bazen mazlum bir prenses Bazen kinayeli bir dönence Bazen yorgunluğun ufkunda biten yeni gün misali Rehin aldık günü Günlerden gün seçtik Uyumayı unutmaktı amacımız düş denizinde. Bazen korktuk dizelerden Zanları serptik insan kimliklerinin üzerine Kendimizce yandık Aslında çok hamdık, demekten tensiye edip Varlıklarımız kadar büyüğün de büyüğüydük. Z/aman idi elzem bir düş’ün perde arkası. Ve öfkesi zuhur eden meltemden alacaklı Her lisan. Yine kendince gölgeden yana derdi Âlimin, ihsanların menkıbesinde Öykündüğü ne ise beşerin tecellisi. Uyuduğu her an’a denk düşen öfke, Kininden sızana kaşık tutan biteviye Cehaletin rızası yenik düşerken Bilginin tenine. Yakası kavuşmaz asla İki dirhem kaç çekirdek sürecek ki bu cefa? Adından yana derdi kinayenin Mevsimlerin ikbaline doluşan suretler Zonklar başı göğün Erecekmişçesine başın göğe. Zıplarsın buluttan umuda Zemherilerin nakşında Üşümek neymiş anlarmışçasına Her çatallı dilin zehrine banıp ömrü Kanadıkça dikenlerin battığı oluk oluk Deşenlerle yüzgöz olmadan İçine akıtıp gözyaşını Görünmezliğin kınında Zafiyetler değil mi hiçliğin tecellisi. Yağız bir kırlangıç sobeliyor mevsimi Teğet geçen bakışlarında şehla düşlerin Kamburunu çıkaran bir şiire rastlıyorum: Hani olur da; içimde kalan son ukdenin babında Soluklandığım gecenin perdesinden burun kıvırıyorum Yahşi bir sesle dolduruşa gelen Aklı evvel hutbelerinde muhalif kentin Bir tebaa sabaha yolcu ettiğim. İplerinde aklımın takılı kaldığı Son basamağında ayyuka çıkan aşkın Kırkladığım acılarıma göz kulak olsun diye Kulak memesinden çaldığım beyhude bakışların Ufkuna binen kadırgalı bir düş. Akla teğet; Yüreğe pelesenk Kalburüstü saltanat Ahkâmların merhem olması yerine Üstü örtülü gerçeklerin Yarım ağız gülüşleri. Kıkırdayan şarkılarda kaybolmuş elem madem Satır arasında şiir yüklü mizacın sunumu Korunaklı bir dünya. Kem küm etmek de neyin nesi, dercesine Celbini yazdığım son günün Beylik telaşlarla ömrü ayaklarımda uyuttuğum Beynamaz sitayiş. Salkım salkım aklın mamalarında Sarkıt misali hüzün yüklü gündemden arakladığım Kendi halinde bir şiir, Giyinip örtündüğüm aklım sıra. Oysa yüreğin perhizini bozmuşluğum Verdiğim o antrakta Gel-geç aşklara gösterdiğim direnç Kalantor yüklemler hep mi cümlenin sonunda? Ah’lar koyup vah’larla yorduğum; Kayıp bir imlecin peşine takılmışlığım: Sorulardan mı medet bulacağım da Saya saya geldim yolun sonuna. Öyle bir terane ki; Zemherilerde üşümüşlüğüme son çare. Mevsim mevsim gezip Geçitlerinde sürünen yüreğin ırmaklarında Kâğıttan bir kayık Sözüm ona su da geçirmeyecekti Artık akla zarar bir tecrübe İstifli düş palazlarım Yana yakıla tefler çaldığım Aymaz satırlarda. Nüktedan bir imge Yerli yersiz s/üzüldüğüm külliyen hatıra, Demeyi meziyet bellediğim Şiir tadında bir ölüm. Az sonra esecek meltemin pervazında Ne çok serçe Gagalarında iri kıyımlar Küçücük boyları ile mi meze oldular Bu düş pazarına? Yetim bir şiirden geride kalan ne ise Bağcıklarını yeni çözdüğüm Aşk tadında bir rüya. Saltanat sürmekle sefaletin Meziyeti en büyük tehlike Düşüp haraç mezat en aykırı mizansen Yakut değerinde bir tantana Geçkin şiirlerden arakladığım Bir buse tadında olsa keşke Hayatın saf tuttuğu koridorlarda Neyin neyden değil Sebepsiz serzenişlerin hatırına. |