EY GARSON...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Yorgun iklimlerin yorgun tanrısı adeta acıların baş şehrinde yeşeren günün ve göğün örtüsü. Şirin bir tebessüm ve neşeli bir şarkı Adaklar adanası varlığın aşılası O son ve münferit kıtası Bilindik göçmen kuşlar Bilinmeze göç eden melun ruhlar Eklenen bir halka Tasa yüklü bir masa Sen koy en acısından bir meze, ey garson Ölümü gör içmezsem o mereti Ya da sen öl: Varsın sen de sevme beni Bir ağaç gövdesi Yalın bir misafir aşkın güftesi Ansızın büyüyen Arsız renklerin kaidesinde saklı Karanlığın gölgesi Ne çıkar ki mevsimin baş tacı? Baştan çıkarılası bir eşya gibi belki de Mantalitesi hayatın Melankolinin gerçek yüzünde saklı Tayfası evrenin Tükenen direncin Tünediği şu hüzün kuşu Adı kırlangıç ya da şaşkın martı Bilindik iken kırık kanadı Bilinmeze mahal veren ve de Şatafatlı endamında saklı Sair hece… |
Şöyle gelsin başimiza da bir " Halime bak dertli çal, Kemancı başimin tacı" söyleyelim karşılıklı. Ben çay içerim de sen ne içersin bilmem:)
Valla zaten sen ölümü gör demişsin garsona. Mecbur içeceksin artık bir iki duble. Sonrası mı ya oynarız ya ağlarız .
Elbet heceleri döke döke eteklerimizden.
Tebrik ediyorum. Çok güzeldi.
Selam ve Sevgilerimle can şairem.