Topuk
Gece diyorum ,
Ne çok hüzne gebe. Yastığımın altından çıkartamadığım daha neler var neler.. Gökle birlikte ağlamışlığım olmuştur elbette, Ve yağmurlar vururken yüzüme, Duvar diplerinden başladım ben hasret çekmeye.. Ölüm denince, beyaz bir tabut gelir ya gözümüzün önüne... Yaşarken toprağa boyun eğdim ben... Hiç birşey zannettiğin gibi değil anne! Geçen zaman içinde saçlarımı örmeyi de öğrendim Topuklu ayakkabılarla yürümeyide. Susarken konuşmayı, Konuşurken susmayı birde. Bencilce gelecek biliyorum ama, Kuşları severken , Onlar adına uçmayı bekledim kendimden. Sonra unuttum sandığım herşeyin yanında, Kendime dönmeyi istedim.. Ellerinde ne çok leke vardı oysa. Yazıp çizdiğim bir boş sayfa olsa, Ve bir resim olsa herşeyi siyah beyazdan çok anlatsa. Baltayı ayağıma vurduğum da beş yaşındaydım. Acısı geçti geçmesine de, Hala izi duruyor göğüs hizamda.. Herşeyi geçtim, İçimden geçenle, bir de geçmeyenler var. Bir yaradan öteye gidenler. Bir karıncayı ezip, diğer ayağıyla haddinden öteye gidenler. Şişmanlamak kimim genzinden geçiyor diyorum da, Susmayı nimetten sayıyorlar her nedense.. Bir gün gördüm demiştim de, İnanmak istememiştiniz ya ; Kaç yüz gördüm, Ve kaç vicdan ördünüz üstünüze? O’nu da bilmiyorum ama! Bu sadece bir şiir değil, hikayede.. Ve, Hepsi sahi. Anlayana tabi ... Özge Özgen |