ÇİĞDEM
sormayın bana Çiğdem in kimliğini
nerede yatıp nerede kalktığını sormayın gözlerinin rengini boyunu posunu sormayın sormayın yüzü çirkin mi güzel mi yaşıma uygun mu değil mi sormayın bana çiğdemin kokusunu nasıl aldığımı sorun anlatmayın bana demode olmuş masalları gerçekleri görün yaşayın söylemeyin bana içinde sevgi sözcüğü geçmeyen şarkıları gündem dışı konuşmalar yapmayın arada bir içtiğim iki kadehin hesabını lütfen sormayın hatalarımı yüzüme vurup ağlatmayın beni her ağzımdan çıkanı sorgulamayın yargılamayın beni iki de bir yargılamayın asabımı bozmayın bahsetmeyin çiğdeme benden selamımı söylemeyin söylemeyin yüksek sesle kendisini sevdiğimi düşüncelerine değer verin onu rencide etmeyin bekleyin benim gibi biraz daha bekleyin bilmesin sevildiğini içimde tutuşan ateşi bilmesin bilmesin bu satırları ona yazdığımı boşuna ümitlenmesin yine Çiğdem siz bir akşam Çamlıca da oturmuş yapa yalnız içiyorum boğaz köprüsünü seyretmek bir başka oluyor buradan yakamozlar in köprünün ışıklarıyla seviştiğini fark ediyorum gemilerin karanlığa kilitlendiği an Çiğdem i görür gibi oluyorum bir kaç adım ötede kollarını açmış Tanrıya yakarır gibi sanki beni istiyor yaklaşmak istiyorum yaklaşamıyorum seslenmek istiyorum seslenemiyorum utkum tutuluyor yeise düşüyorum arkamdan bir el omzuma vurup beni uyarıyor boşuna hayaller kurma dostum üzülürsün yükü ağır gelir yorulursun diyor birden kendime geliyorum gözlerim fal taşı gibi açılıyor yanıldığımı anlıyorum kendimi suçlu addediyorum sevmek senin neyine diyorum kadehim tekrar aklıma geliyor içiyorum ve rahatlıyorum bu arada umduğum başıma geliyor gözlerime inanamıyorum Çiğdem palmiyelerin gölgesinde ki masada bir başkasının kollarında kilo veriyor sanki yaza hazırlanıyor sanki paslarını siliyor |