Sorun beni
Kapanmayan yaraların izinde,
uzun uzun yürüdüm. Hayli yorgunum, sızının taş duvarlarını ördüm. Kapı eşiklerinde bekleyen, bir ihtiyara sorun beni. Bir nefes çekip bin ah verecek, kelimeleri sıraya koyamayacak, eksik cümleleri kaderine salacak, ve “çok ağladı” diyecek... Sonra, yıkık dökük virane, mezarları görün kendi halinde. Beni sorun mezar taşlarına. Diyecekler; “Dosttu bizlerle, ağlardı başımızda. Yanardı derdini vefasızlıktan yana.” Sorun geceden, sineme düşen hasreti... Ay, ışığını yollara tutacak, yıldızlar şahitlik edecek, ve soğuk rüzgarlarla gelen, bulutlardan yeryüzüne, hasretime bir vuslat düşecek yağmurlarla... |