GİTKınalı yapıncak ölüm, Teğet geçen mahremin yazgısı Birikmiş her düş, Külliyen sıfatsız Ölüm sonrası diriliş. Lal sunumunda hatıratın; Kır saçlarında Şafağı atmış doğanın Ve muzip kaderin Tescili Yine Tanrı’nı armağanı: Her ağıt, Her kahır, Her köşk kendince sırça Yine mabedin yazgısı O iki kapılı han Bir ara durakta mola veren Zaman ve insan. Hani, yükselen ay’da terennüm Misali kızıl çehre? Hani, yükselen burcun Hangi göstergesi ise Kâhinin elindeki küre? Topla, dökülen kırıklarını: Topallayan kaderin Yas’a dönük yüzünü Avuçla da git: Kambersiz düğünlerin müridi Kızıl goncanı da al git, sevgili. Gelmeni ben istemedim Oysaki bozguna uğrattığın ruhumu Sana sunmuştum Tam da tan vakti: Uyduruk düşlerimi de mimlemiştim Girerken kaderin koynuna Akçıl hasretini Yine uzanan deli göğün Kaçıncı katında İkame ettiğini unuttuğum meleklerin Hangisi ise Benim gibi kırık ve yaralı. Şimdi makberim de sensin Yeni doğumumu müjdeleyen Tanrı’nın verdiği her hüküm çerçevesinde Dumura uğrayan yüreğin İskeletine konan o küçük serçe kadar Yalnız ve aciz: Sulu sepken nidaların bitiminde Yitik bir şarkıdan fazlası Olabilirdim. Hele ki; Kerevetine çıktığım masalların Yaşamış ve ölmüş ilk kahramanı. |
SEVDAN YEŞERMİŞ KALSIN...
............................................... Saygı ve selamlar..