Yoksun
Sen, ben yaşayabileyim diye varsın.
Şu pencere, Seni düşünüp bir sigara daha yakmak için var. Seni öyle özledim ki, Bununla yaşamak niye var? Ne var, sensiz bu kadar yaşayacak? Bitmesi gerek. Masallar gibi bunun da bitmesi gerek. Benim seninle başlayan bu masalım, Sen yokken ne anlatacak? Yazanı ben, okuyanı ben... Masal dediğin, kimseye yük olmayacak. Şu sokak, Ellerimiz birbirini tutsun, Ayaklarımız her adımda birbirine eşlik etsin diye var. Bu sokağın güzelleşmesi için, Sana ihtiyacı var. İstiklal’in... Bahariye’nin... Bu şehrin... Ama yoksun. Çirkinliklerin hepsi bu yüzden var. Ağlayan çocuklar, Kanatları ağırlaşmış kuşlar, Havadaki şu sıkıntı, Ozondaki delik... Hiç Afrika’ya gitmedin değil mi? Orada bu yüzden açlık var. Yüzünü avucuma, Elimi teninin beyazına, Parmaklarını dudağıma iliştirmeyecek şeyler var bundan sonra. Başlı başına hüzündür bu. Ne yapayım bundan sonra bu sensiz geceleri? Bak karşı kaldırımdaki ağaçları söktüler. Yerine elektrik direkleri dikildi. Sen gittin, Kıyamet başladı bu sokakta. Çetin abinin evi yıkıldı önce. Ahmet bakkalın dükkanı... Ne yapayım ben sensiz bu şehrin sabahlarını? Üzerine basıyorum diye, Dimdik ayakta sanıyor beni, Mahallenin delikanlıları... Söylesene; Ne yapayım sana ulaşamayan yollara düşmüş bu adımları? Bak ben hala, Beni sabaha uyandıran her sebebi sana işliyorum inatla. Yalnızlığıma inat, Bütün kalabalığını bu şehrin, senden biliyorum. Bir ses, bir nefes duysam, Geldin sanıyorum. Ortalığı topluyorum hemen. Dağılan ne varsa kuytulara iteliyorum. O an, Bütün kuşlar gülümsedi sanıyorum. Ben, seni sevmek için varım. Sen, ben yaşayabileyim diye... Sen yoksun. Bu kadar yaşamaya ne gerek var? |