GÜVERCİN, BEN
Ağzı yaralı beyaz bir güvercin
Konuyor pencerenin pervazına Usulca Aklım dertleşmek sanrısı Bir vaat gibi kapanıyor kanatları Dinlenmeyi özleyen çırpınışlarımız Tutunuyor Aramızdaki şekilsiz havaya Yanılıyorum Yanılıyoruz bir kez daha Susuyor Susuyorum daha fazla Uzatsa sesini azıcık Dokunur sarardım oysa Güvercin Sorsana Sorsana kimsin Gelmelerin nerden Nereye gitmektesin Sorsam ya Ağaç durur Gök durur Deniz durur Neylemektesin Bu uzak cam pervazında Nerde diğerleri desem Kederini bir soruda Tuzla buz etsem Sormuyor Soramıyorum Hangi kelimeler kanatır yarayı Gözler hangi bakışa düşünce kör olur Ömre vurulan bu mühürlenişteki Tarifsiz sızı neden Susmalıyız Bakışmıyoruz Kesif sessizliğimizi bölemiyor Kaçamak sesler Gün Saat Umut ve beklenti İzmir uzanıyor yüreğimize boylu boyunca Sürünsek körfezin neşesini ruhumuza Merhem niyetine Diyet belli Vazgeçmeliyiz artık Bu yaşlı düşlerden O göğünü bırakıyor tepenin üstüne Susturup saatlerimi Telaşsızlığı bırakıyorum ellerimden Tüm öteki günlere Firar ediyoruz kendimizden Firar ediyoruz gülüşlerden Denizden Mavi değen her şeyden Ağlamak zayıflığına düşmeyeli gözlerimiz Yanıyoruz Çöller genişliyor ürküsünde Dikendir ve kelimeler Kayıp cevabını bulan sorunun Büyük bahtiyarlığı olabilirdik Kimbilir Olmadı Tutkularımızı da alıp yeryüzünden Gitti Camın gerisinde durmuş Göksüzlüğü izleyen güvercinim şimdi Ya siz Sen Saadet Yıldırım |