Bu Son Seslenişim Sana
yorgunum
ve adım atacak helim yok artık kendimi anlatarak tükettim bu ömrümü derin yaralar aldım bu hayattan hiç bitmeyen özlemler biriktirdim kanayan gözyaşlarım ve yitip giden bir umudum var her gün bir şiire sığınıp bir acıyı öldürmekle geçiyor günlerim bu son seslenişim sana belki bir daha karşılaşmayacağız belki yarım kalan bir aşkı öldüreceğiz yada hiç yaşanmamış bir sevdayı veya nöbetini tuttuğumuz yarınları zaten yarını olmayan bir adamım ben olmayan bir şeyin ölmesi benim için anlamsız benim için sıradan bir şey gibi gelir bana duyuyor musun iç sesimi duyuyor musun martı çığlıklarını kelebekleri suyun sesini papatya kokusunu avuç içimdeki özlemi yüreğimdeki sızıyı duyuyor musun sesimdeki titremeyi aklımdaki seni sen yaşamaktan geliyordun benim ölü dünyama ve bu sessizlik bir şiiri beklediğim için var belki bir gün bir şiirde karşılaşırız ve o gün gözlerine bakıp senin gördüğüm en güzel şiir olduğunu söylerim sana sonra tabutlara anlatırım seni soğuk mermer taşlarına dağlara taşlara çiçeklere böceklere seni akan bir nehre anlatırım denizlere, martılara, gökyüzüne sonra defalarca bekledim seni defalarca yokluğunu gözledim pencere tanıktır buna odanın bir köşesinde duran sandalye tanıktır soğuk duvarlar boş çerçeveler sokak lambaları yağmurlar bulutlar rüzgar tanıktır buna dalından düşen söğüt yaprağı tanıktır avluya düşen yağmur damlası tanıktır buna bu son seslenişim sana belki bir daha karşılaşmayacağız daha kaç acı çekmeliyim daha kaç ölüme alıştırmalıyım yokluğunu kaç defa gözlerini unutmaya çalışmalıyım kaç defa sesini unutmam gerekiyor kaç defa senden vazgeçmem gerekiyor bu son seslenişim sana belki bir daha karşılaşmayacağız ama sen yinede düşlerime gel yüreğime taş başmış gibi saklarım seni ibrahim dalkılıç 09.03.2018 22.05 izmir |