DELİK VE YAMALI ÖYKÜLERİM...Kauçuk şiirleri örselerken Delik ve yamalı öykülerim; Kana banarken ömrü Irmaklarında şehrin, Devingen siluetinde gök kubbenin Zamansız ve amansız bir aşka düşmenin de Tasasına haiz, İç güveysinden hallice Tutarken nabzını evrenin… Hele ki ıskartaya çıkan mutluluğun Bilmem kaçıncı bendine iz düşerken: Kirpiklerinden ölümün Naaşı kayıp bir şairin İri cüssesine sığınıp da bir kelamı Islatırken boş boğaz bir imgeyle Derdin ne diye, sormayandan yana derdim Daha bile derin madem Tecelli eden matemin ıslak zemininde Köhne bir şarkıdan nasiplenen Hulasa cesaretinde Cebbar mevsimlerin Birbirine karışan rüzgârlarında Bahara denk düşmenin şerefi belki de Andan uzak kaygılarım, Zandan yana dertli başım. Aşk hepten cepkenim Yürek zaten tek tesellim, Benlik bir seyir işte Sığındığım şu kara kaplı defterin Hayatla aşk arasına Nifak sokan bir gönül tüccarı olmaktansa Nam saldığım evrenin en deli ve bakir Suresi tadındayım kendimce: Boca ettiğim safahatın Ansızın devrilmiş gövdesine Serdiğim huzur tadındayım bu gece Ve sen, sevgili… Evet, sen, dememe de bakma Her halükarda Yitti aklım dertlendiğimi görsen de Çıkmaz ki sesin Hem demez misin? Az laf çok iş, mirim. Ey, benim beylik özrüm Sonra da serzenişime pabuç bırakmayan Bir nakarata daha şerh düşerim Deli yongasında ömrün, Batıl kehanetlerinde devrin, Anlık hezeyanlarında gönlün Hele ki dertop olmuş şunca cümleyi bile Çok görürken ahvalim. Demediğimden de tesirliyim Sandık sandık hüznü gömüp derine Derinden çıkıp sığlarda Boğulmak da neymiş, demek bile Bir teveccüh hele ki kaderin Gömdüğüne delalet şunca geçmişi Yarınlara ermenin mümkün olup olmadığına Gönülden dileklerle ermekse Ansızın kazan kaldıran yüreğin kayıp eşkâline De aldırma sen: Hem matem ve mahrem bile En afilisinden bir gönül borcu Yine mektubumu okuyan Tanrı’ya Vebali de boynuna Kanan benliğin Dendik denmedik cüretsiz beylik hüzünlerin Şeceresini çıkardığım Kıt kanaat mutluluğu bari çok görme Demenin kefaretini ödüyorum Gönül gözümde kayıtlı Hazanın bile istimlâki bahara Denk düştüğüm her yeni gün. Berhudar ol, sevgili kayıpların ceddine Andıklarımı da ver sen Cehaletime: Yorgun bir cellâdım Ölümüm yine kendi elimden Üstelik gelip geçmiş en metanetli mevsimim: Cüppemde yorgun rüzgâr, Kulaklarımda ıslığı Yağmurun vefası Yine saklarken bunca yaşı Aldığım her yaş’ı bile istifliyorum Mevsimlerin şerefine Olmadık bir alfabeyim albenisi hükmünce Lal bildiğim bir ömrün Namını salmışım madem bir kez hüznün Varsın sen verme elini. |
Sevgilerimle...