Y o r g u n
I
Sarı ki, ekimin tam ortası Yorgundu zamanlar ve takvim Duraklar ve mesafeler yorgundu Şehirde kuşlar kanatsızdı, ne çare Uçamıyordu haber güvercinleri Zifiri karanlıktı gökler Ve bulutlar da yorgundu. Terk etti nasılsa yuvasını son göçmen kuş da Düşüp yorgun göç yollarına İnince gece gökyüzünden Firari ayakları arsız taşlar öptü yine Demirbaş sevdalısına sarıldı yine yollar Pencereler berduş, sokaklar serseri Yağmalanmış kaldırımlar Alabildiğine derindi uykular Şehir yorgundu. II Aktı damarlardaki son zehir damlası Son menzilde sobelendi öksüz bir çocuk Çocuk, sallanan son mendile tutundu Kanatarak avuçlarını O en son umutla Tutundu ellerini kırarcasına Gümüş rengine çalıyordu çocuğun saçları Bilmem kaçıncı kırağıdan yadigâr Vuruldu iğde yaprağına Yanlış adresteydi Götüremediği elleri vardı çocuğun Durup durup kendi boğazına yapışan Dilinde kilit, gözünde kezzap Ve ayaklarında pranga vardı Neydi uzağın anlamı? Mesafe neydi? Dua ile dolduruyordu İki şehrin arasındaki uçurumları Yolları yorgundu. Becerebilseydi; Yüreğini asıp o en son durağa Bir hançer gibi çıkaracaktı yolları sırtından And olsun diyecekti Dikecekti bütün kopan düğmelerini Kifayet etseydi elleri Heyhat Elleri de yorgundu… İrfan Özcan |
kaleminiz ve o güzel duyarlı yüreğiniz
hiç incinmesin böyle güzel eserleri
bizlere sunduğun için doyulmaz bir paylaşım
yürekten alkışlıyorum ..sen sevgili kardeşimi
kutlarım başarılarınızın devamını dilerim