Ah Ulan Sinekler Yaktınız Beni
Ceza Evinden aylarca tünel kazıp kaçmıştı Rıfat.
yaz günüydü buram buram sıcaktı belli ki ilerleyen zamanlarda iyice bunalacaktı... epey bir yol aldıktan sonra yolda bulduğu hasır şapka ile terk edilmiş bir yapıdan girdi içeri bir de eski tabanca arka cebinde ha düştü ha düşecek derken oturdu bir köşeye. hafiften uykusu geldi daldı rüyalar alemine derinden memleketini köyünü gördü önce sonra başı yazmalı mübarek anasını bir de ahırda ki sarıkız ile danasını Sevdiği Ayşesi girmese olur mu hiç rüyaya o da kıyısından köşesinden dahil oldu... uykusunda ki dünyaya... hava sıcaktı hem de çok sıcak sivriler ha daldı ha dalacak bakalım birazdan ne olacak kan çıkacak çıkacak ama kimden kanlısı zaten çok uzaklarda sinekler kamikaze adeta bir dalıyorlar hem de ne dalma rüya görürken de olmaz ki be hey sinekler adamın üç kuruşluk keyfi var zaten... bir iki el salladı tınmadı sinekler kıs kıs güldüler sadece şapkayı vurdu bir iki o da olmadı çekti Kırıkkale’yi alnının çatına saydırdı sineklerin ne kadar mermi varsa boca etti bir iki üç beş belli ki canına yetti sinekler ne anlar hemşo tabancadan sende de mermi bitti... anlamadılar zaten çevredekiler anladığı zamanda çevresi sarılmıştı Rıfat’ın anons üstüne anons ’’Teslim ol Türk Adaletine.’’ düşündü düşündü tüh be ulan dedi bir gece Ayşe’nin yanına varaydım da ondan sonra gelseydiniz yakalsaydınız sonra kızdı bağırdı çağırdı sineklere bir de sunturlu küfür etti umurunda bile olmadı sineklerin... ’’Ah ulan sinekler yaktınız beni.’’ son sözü de bu oldu... hafiften gözleri doldu ellerinde kelepçeler hayatı yine soldu... AHMET ZEYTİNCİ |
Kalemin susmasın
_________________________________Selamlar