Yorgun Bir Cürümdür Aşkı BekleyişDar vakitler biçerdi zaman biçare ruhlarımıza Çıralı bir yalnızlık olurdu geceler, düşler acırdı İsli vakitlerin o dar odalarında ocakta dal çıtırdar Gece üşürdü tenimizde, yalnızlık göklere savrulurdu Düş matemindeydi birbirimize uzak yüreklerimiz Aşka dargın hicazlar sokulurdu arada birbirimize Unutulmuş kırıklıklar olurdu talanlanmış soframızda Yorulmuş ellerimiz sokulurken birbirine, an ömrümüzdü… Sahra yüzünün kayıp surlarını aşamadan ben henüz Gelincik bakışlarının o bitap kırılmalarıydı sarıldığım Islanmış tüyler yüzerdi gözlerinin yalpalı pınarlarında Yüzüm kanıyordu, alnımdaki kader devrilmelerinden Bekleyen ile beklenenin öyküsüydü birlikte dinlediğimiz Öfkeli bir sağanak sesiyle kendi içimizde savrulduğumuz Ve bomboş sokaklarda çamurlu gölgelerimize sarılışımız… Hayat, iğnesinden ayrı düşmüş bir ipliğin öyküsüdür yar Her ilmek birbirimize dikildiğimiz, tenlerimizi seviştirdiğimiz Kırgın haramilerin kılıç artığı sofralarında bölündüğümüz Ateşin, öfkenin ve yalnızlığın yüreğimizi öpüşüdür yar Elde var, ruhta yok yoksullukların düşle sarılı yalnızlığı Aşınmış yolların bakışlarında kaybolan renklerin ıslığı İşte bu yüzden gözlerin ruhumun derbendidir yar… Anla ki yar, daradan düşmüş acının karınca kolonilerinde Yalnız bir düşü anlatan efsane kitaplar gibidir hayat Yaralı süvariler geçer ufkumuzun imparatorluklarından Yıkılır surlar ve safran ağıtlarla kapanır üzerimize lahitler Dudağımızın ilmeklerindeki yorgun cürümdür aşkı bekleyiş Silinmiş isimlerin aynalarında ve ruhumuzu eskiten gidişlerde Kanayan o mağrur mevsimlerin kendi içine devrilen tökezlenişleriyle Seninle hüzünleri yudumlamak, ömrümün en elim yalnızlığıdır yar… Selahattin Yetgin |