BU GÖNÜL
Duygular kabarıyor, vuruyor bak sahile
Gönül pınarı taştı, şelaledir şu gönül Sevdim diyorsa seven, geçmez ömür ah ile Emirgan sırtlarında, bir laledir şu gönüll Yanağımı ıslatan, sıcacık bir ter gibi Nasıl bakıyor gözler, seviyorum der gibi Sen güzeller içinde, parlıyorsun zer gibi Dolun ay çevresinde, bir haledir şu gönül Böylesi bir güzelin, çekilir elbet nazı Vuslat olur elbette, sevdiğiyle niyazı Bir akşam melteminde, savrulurken alazı Yarına ışık tutan, meşaledir şu gönül Unutulmaz sevdada, karşılıklıdır güven Ender bulunur derler, böyle sevdiğin öven Tarihe geçen aşkı, yaşıyorsa bu seven Sarsılmayan yürekle, egaledir şu gönül Biraz şanslı olmalı, insan sevdadan yana Seven yürek aşkını, içmeli kana kana Yaz ayı ortasında, serinleten tuana Seherde açan güle, hoş, jaledir şu gönül Doyumsuz bir bestede, eslerle, duraklarla Bir türkmen çadırında, desenli baraklarla Dize, dize yazılan, şu altın varaklarla Tüm aşkları anlatan, risaledir şu gönül Hiçbir şey merhem olmaz, bu gönül yarasına Kurumuş bir gül koydum, anılar arasına Lüzumsuz’um hele bak, gözlerin karasına Kalpten kalbe yol bulan, seyyaledir şu gönül Sadık DAĞDEVİREN Aşık LÜZUMSUZ ETEK YAZILARI ŞELALE: Yüksekten düşen, akan su, dere, ırmak HALE: Ayın çevresindeki ışık halkası, ağıl, ayla MEŞALE: ucunda yanan ve yanıcı bişr madde bulunan, ışık veren çubuk ALAZ: Alev, yalaz NİYAZ: Yalvarma, yakarma VUSLAT: Kavuşma, sevdiğine kavuşma EGALE: Bir rekoru yenilemek JALE: Gece yağan ve yapraklara konan ince nem, çiy, kırağı RİSALE: Kitapçık VARAK: Yaprak, yazılı kağıt, varaka ES: Notada duraklama zamanı ve bunu gösteren işaretin adı BARAK: Çok tüylü, kıllı, çuha SEYYAL: Akıcı, akan, akışkan |
selam ve saygılar