EFEDİR BU TOPRAĞIN EVLATLARI
Dağları bile efedir bu toprakların,
Gelmez dizginlenmeye, başına buyruktur! Bir bakarsın denize salmış ayaklarını, Bir bakarsın başında bulutlar eyleşir; Sevdalıdır, rindanedir, kavruktur! İnsanları da dağlarına benzer bu toprakların, Baş eğmez zillete, zulme, zorbalığa… Hele bir buyur da gör, diklenmek neymiş! Hele bir ekmeğine, namusuna, hakkına yönelsin zalim; O zaman gör, efelenmek neymiş! Dağlarında ve ovalarında ne biterse bu toprakların, Bir aynısı insanları, imanları, ahlâkları… Misal, temmuz sıcağında piştiyse incir; Ballanır dili de gönlü de… Zeytinse, korkma ver sırtını, imanı gibi asırlık olur Dosta dostlukları! Acı suyunu dibine salar, Demez bir günden bir güne, İster dilim dilim dil, ister başına vur, kır; O kadar arkadaş canlısıdır bu toprağın evlatları! Doğası gibi gönül çelendir, Gönül havalandırandır, vurgun yeridir bu topraklar! Kapıldın mı bir kez rüzgârına, Bırakmaz koyup da gidesin bu toprakları! Çünkü portakal çiçeği kokar saçları, Atça çileği gibi buram buram hasret keser yolunu; Üzüm gözlü olur kızları, Filinta gibi incedir, kıvraktır kızanları! Hele bir kulak ver dağlar ne der birbirine? Ne der rüzgârlar, kuşlar, kır çiçekleri baharda; Yeşile kesilince yamaçlar, Koyunları, kuzuları, yağız atların toynakları! Nasıl ses verirler birbirlerine, O dağdan bu dağa… Köy köy, şehir şehir… Yüreği Mustafa Kemal olup kabarmış ırmaklar, Nasıl ağartır kanayan şafakları! |