ıslık çalan fırtınalar
köşe başlarındayım kırgın ve yorgun
saat başları da ondan hiç farksız değil, takatsizim dergahımda. geçer gider, ummanın içinde acılarla, pişmiş talihsiz ömrüm. ve ben bir damla bile içemeden bu diyardan susuz göçer giderim. eğer her şeyin bir sonu varsa vakit dolmadan arala gönül bahçeni. sanma ki sadece deryalarda sanma ki kıyı döven dalgalarda sanma ki ıslık çalan fırtınalarda, bu kara sevda. sarmış kokun, afakımı mis gibi rayiha dağlarda ve taşlarda bile söylenir türkülerin gökyüzünü sarmış esrarlı bir hava ben uzaktan sana sevda seliyim güzelim. yorgunum içimde derin sessizlik sana müptelayım ey gönül usul usul yanar bu odum,duy harap etti hayatımı garip sensizlik. şimdi gecenin yangınlarındayım, içimde gecenin ateşi var, kor gibi, yanarak avuçladım ben, bu kör karanlıkların, siyah örtüsünü en hevesli yolcusuydum tutkunun peşinde, giderek çoğalan kör karanlıkların ilgilendirmedi, hiç gecenin ritimli söküşleri iğnemin ucunda aşalım derim boğazları, el birliği ile, bardaktan boşalırcasına dökülen yağmur misali fışkırır kör kuyulardan yusuf yüzlüler yetişmeliydim tufan var içimde gönül ruhumun etrafında dansçı kelebekler kavuşmalıydım sevdiğime anlık dakikalar bitmiyor ki fırtınalar dalgalar usanmış kıyıyı dövmekten çile kapısında pişmemiş gönül bekletme, binmelisin son kurtuluşun bu çalkantılı içimde, susayan cümleler çaresizdim, kendi tufanımda,eller ne der? yüreğim ezgindi, içim kurtuluşa hasret ve koştum o duyguyla,cesaretlendim, son bir çırpınışla ,konuşlandım,kendi gemime artık yüzdürmeliydim, kendi tufanımda, çünkü muhtaçtı tüm insanlık Nuh’un gemisine… ..... yusuferdoğan |