YOLLARI TİTRETENLER
Bu yollardan asırlar boyunca nice insanlar geçti;
Kimi zengin, kimi fakir, ya da kimi orta direkti... Çoğu tıpkı çorak toprağa dikilen cılız fideler gibi, Kız kuruları gibi kimi çelimsiz ve de ufacık memeli; Az alırken çok verdi kimileri sürekli, - Buzağısını dahi emziremezken - Çifte de koşulan sıska ve sütsüz inekler gibi... Kesimlik cins tavuklar ve inekler örneği, Önüne konulan her yemi de tıka basa yedi, Ve gece yarısı öğünlerde de duble beslenip, Teknolojik yöntemler eşliğinde, Semirdi de semirdi, seçkin ve elit denen kimileri... Kendi pişirip kendi yiyen, Öz kızanımız Bay Çomar ise, Her gece yarısı zemheri de açlığa havlayıp, Karda, buzda, ayazda bir kuru kemik için, Kırk bir çöplüğü tek tek ve titreyerek gezerdi... Aç ve sıskaydılar çoğu, Hiç göbekleri de olmadı; Bu güne kadarda ürkütmediler hiç, Cüsse ve giysileriyle de kimseyi; Para babalarının tosuncukları ise maşallah, Yılda birkaç kez de olsa şükür allaha; Lüks arabalarından inip de, basıp toprağa; İri cüsseleriyle seyredenleri, Ve ayaklarıyla bastıkları yolları bile titretti... 18.01.2004, Ankara Yalçın Öner |
Hiç göbekleri de olmadı.
Bu güne kadar ürkütmediler
Cüsse ve giysileriyle de kimseyi.
Para babalarının tosuncukları maşallah,
Yılda birkaç kez de olsa şükür allaha;
Lüks arabalarından inip, basıp toprağa,
Cüsseleriyle seyredenleri ve
Ayaklarıyla bastıkları yolları bile titretti...
ne kadar doğru kaleme almışsınız
yüreğinize sağlık...