GELİŞ ve GİDİŞ
O kadar kızgınım ki
Yaratılış kanunlarına; Gönül almadan ve başına buyruk, Düşürdüler beni yola; Bana hiç sormadan, Ve benden habersiz! Sıfır yaşla çıktım yola, Bebektim ya daha; Yüküm yoktu omuzlarım da, Düş, rüya gerçek, yalan.. Yoktu daha henüz dünyamda. Artık rütbem yükselmişti, Çocuk diyorlardı bana; Oyundu benim dostum, Koşardım kırlarda... Yer almıştı yaşantımda, Hem çalışmak, hemde dayak; Değişmişti epeyce dünyam... Çoğaldığında pembe rüyalarım, Yenerdim ben her güçlüğü, Kanı deli deli akan, Güçlü bir delikanlı olarak! Kurmaylığa eriştiğimdeyse, Yapıcıydım bilgeliğimle; Korkum yoktu hiçbir şeyden ama , Ah o körolası 70 ve 80’lerde ki dünya: Emin değildi kimse gelecekten.. En sağlam bedenler bile çöküyordu, Omuzlara bindirilen ağır yüklerden. Korktuğum geliverdi birgün başıma, Gidiyordum yorgun argın Ve düşe kalka, Düz bayır, iniş-çıkışlı yollarda; Tek yardımcım Devrek’li bastonum! Dört-beş yaşlarında bir çocuk, Utanmazca taş atıyor ardımdan; Ben yetmişlik yorgun adam, Yürürken titrek adımlarla, Yaşlı ama, o küçükten de küçük bir çocuk! Gidenlerin memnun dönmediğini, Okuduğumda öğrendim "Sessiz Gemi"yi, Limanda bekleyen son yolcu olarak; Geldiğime kızmıştım ana-babama, Şimdi de kızıyorum yüce tanrımıza, Hiç akıl sormadan iş yapıyorlar ya.. Artık kalasım da yok bu dünyada; El, ayak ve gözlerim tutuk.. Çocuklarıma büyük yük.. Ben, Çocuktan da beter yaşlı bir çocuk! Musalla taşında ki yatışım, Bir anlık krallığım benim; Elveda dostlar, bu namaz, Bu son görüş, bu son toplantımız... Çekin küreklerini Sessiz Gemi’min; Yavaş yavaş koyulalım yola, Son sözlerimiz; hakkınızı helâl edin, Helal olsun, elveda ve uğur ola... Gel ey bedenim bizde vedalaşalım, Son kez bakayım sana, Kaş, göz, kol ve ayaklarıma; Taşıdın yıllarca beni hiç yorulmadan, Zekamı ve fikirlerimi de şekilledin, Sana özel mimik ve özel simanla... Sen şimdi topraktasın, Bense uzun ince bir yoldayım, Azrail efendiyle bulutlarda kol kola. Tek tesellim ve sevincim, Çok acı kahır çekmiştim ama; Asla hain, hırsız ve cani olmadan, Yaşadım bu kalleş dolu dünya da... Ama mükafatım çok büyük, Bilin ki ben.. Çook Seviliyorum şimdi tanrı katında. 21.mart.1972, Salı Antakya Yalçın Öner |
Okuduğumda öğrendim “sessiz gemi’yi”
Limanda bekleyen son yolcu olarak;
Geldiğime kızmıştım ana-babama,
Şimdi de kızıyorum tanrıya,
Hiç akıl sormadan iş yapıyorlar ya..
Artık kalasım da yok bu dünya da,
El – ayak ve gözlerim tutuk.
Çocuklarımın omuzlarına yük,
Ben,
Çocuktan da beter yaşlı bir çocuk…
--------------------------
HİİİÇ KIZMA DAYANAMADIM HEMEN KOPYALAYIP ANTOLOJİDE SENİN ADINA ARKADAŞLARLA PAYLAŞTIM
ELLERİNE SAĞLIK HARİKA BİR ŞİİRDİ SORUP CEVABINI BULAMADIĞIM SORULARI İÇEREN ŞİİRİN
USTACA YANSIMIŞ MISRALARINA DÜŞÜNDÜREN