10
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
2224
Okunma
“ Gökte Bulutların yolu
Geçti bir turna kolu…”
Dokunsanız yürek ağlar...
Bulamadım dert anlatacak
Göçmen kuşlardan gayrı birini,
Ben de dert yüce dağlardan ulu!
Ey ulu çınar, yedi yüz yıllık
Şu Uludağ yolunda ki;
İzin ver de anlatayım
Bari sana derdimi:
Sen yaşadın, sen gördün
Asırlardır olanı, biteni...
Anlarsan da sen anlarsın,
Sılayı, gurbeti ve vatana hasreti;
“ Ha bu gün, ha yarın memlekete…” derken,
Bir de vatan hasretiyle ölmeyi...
Çınar, çınar... ey ulu çınaar;
Yılda iki kere göç eder ya kuşlar,
Önce kuzeye giderler,
Nazım’da gidenlerden;
Dönerler yine tabi,
Nazım’da dönenlerden,
Görmek için çook özlediği sılayı...
Ey ulu çınar,
Bir kuş konarsa senin en uç dalına,
Tarifsiz özlemlerle etrafı süzen,
Yorulmaz bülbül olup
Durmadan öten ha öten,
Bir sevinç, bir sevinç ki
Görseniz ulaşınca vatana;
Kavuştuklarında
Hasret kaldıkları
Baba Ocaklarına;
Şenlenir birden yuvaları da,
Sıla hasretiyle yanan,
Göçteki tüm yurtseverlerin.
Çınarım sözümü sakın unutma:
Biri varsa senin iri yeşil yapraklarına,
Ilık ılık ve sessizce gözyaşı döken,
Bilki o en büyük şairiydi ülkemin...
Çınar, çınar, ey ulu çınaaar:
Benim iki büyük hemşehrim var;
Biri ulu insan Mustafa Kemal Atam,
Kurtardığı vatanın bağrında yatan;
Diğeri altın kafeste,
Vatan, vatan diye diye
İnlerken ölen,
Şairlerin dev’i Nazım Hikmet Ran...
Bilirim, herkes de bilir;
Nasıl olur ve nicedir
Memleket hasretiyle ölmek,
Ve vatan toprağı dururken
Taa uzaklarda gömülmek…
Yalçın Öner
Mersin
01/Ocak.2009
5.0
100% (1)