les quatre cents coups
en iyi filmler siyah ve beyaz olur
ahuramazda ve avesta arasında yağlı boyalarını döke saça oynanan oyunlara benzer çünkü bunlar sürgün yeri diye tabir edilen bir yerde bilmem kaçıncı kez zorla sürülmüştüm iran sınırında bir medresede okumuş melo rıfat; çocukluğunun kuru ekmekle çizilen boğazından konuşarak: ’’çok darbe yedik’’ dedi içimde bir sinema salonudur tuttu anlamayacaktı ama; ’’hayat annemizdir’’ dedim ’’yabancının kollarında’’ nahn-ü gasemna pazarı? güneş her günkü gibi yoz oluyordu günden beyaz siyaha ilikliyordu dünyayı her batımda olduğu gibi tüm renkleri karıştırırsan beyaz olur siyah anasıdır bu piç tonların. koşmak güzel de filmi denize bağlayan yolda su tuzlu ayaklar yara değdiği an mavi bir hışırtı. |
Derdimiz madem ki şiir. Ben de katılayım bari buraya...
Şimdi; şiirde felsefe yapıldığı aşikar olsa bile gerçekten anlatım zorluğu çekildiği de çok aleni bir şekilde göze batıyor. Veya şöyle diyeyim, anlatılmak istenen için kullanılan kelimeler yanlış seçilmiş ve yanlış yerlerde kullanılarak okuyanın zihninin dağılmasına sebebiyet vermiş. Girişte Aysu'nun çıkardığı anlamı görmek gerçekten çok zor veya benim için zor. Sonrasında da öyle...
Örneğin bütün renklerin anasının beyaz olduğu bilinmesine rağmen neden şair bütün renklerin anasını piç bir siyah yaptı? Bu bir imge mi, felsefe mi?
Aslında şiirin ana teması şairin adını da verdiği film esas olan. Lakin buraya da takıldım işte, neden şiirin başlığı Fransızca, neden şiirin içinde bissürü arapça ve farsça kelimeler var? Belki şair Zerdüştlüğü şiirde geçirmek adına bunları tercih etti. Bilemiyorum. Fakat ben beğenmedim doğrusu...
Günün şiiri olarak sadece;
"koşmak güzel de filmi denize bağlayan yolda
su tuzlu
ayaklar yara
değdiği an mavi bir hışırtı."
Burayı koysalardı vitrine... İnanın bana yeterdi.
Hasılı şunu demek istiyorum özetle; Tırnak içine aldığım bölüm dışındaki bölüm hariç, şiirin tamamını beğenmedim.