Zabıt
kara kafalı kargalar bekliyordu sabahın serin vadisinde
gözlerimi içimin yırtığına dikip bıraktım kendimi dağılgan bir karanfil kokusuyla ayrılıp yollar boyunca usulca gezindim zamanın o bilinmeyen toprağında sen ılık yatağında oğul veren dağ çilekleriyle hemhalken ben kimselerin bilmediği bir aşkın haramiliğini yapıyordum hiç unutulmayacak bir yaşamın dipnotunda mor damarlı zabıtlar tutup harfler oyuyordum burada ayaklarımın bir ağaç kökü gibi toprağı çatlattığı bu zamanda kendi kan kırmızımla büyütüyorum içimiz için gülmeye sevdalı bir çocuğu böyle böyle parçalara bölüp ayrılıyorum ellere gözlere kulaklara eskil bir hikayeydi diyeceğiz,besleneceğiz yokluğuyla ahşap bir taburenin başında ömrümüz kahverengi bir kağıdı anımsattığında bilmez misin orman içinde gizli kalmış sen eyy ıssız soluk bağrımdaki meşaleyi ıslatıyorsun. bir taş bulup çöküyorum altına. kendimin. 25.11.2017 ( İstanbul ) |
Kutluyorum değerli şairi
Selam ve saygılarımla