ÖLÜMSÜZ AŞKLAR (18)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Aşk; topuklarından etine kadar işlemiş bir nasır gibidir. Ya canın acıya acıya adım atacaksın, ya da canını acıta acıta söküp atacaksın. İki yolda da tek bir gerçek olacak; canın çok ama çok acıyacak. Mevlana
Adam, kadının gözlerinin içine bakarak İtirafta bulundu: ‘Seni çok seviyorum.’ Kadının birden rengi değişti, ‘Sus, sevme beni! Bir daha da o cümleyi söyleme! Bu konu kapandı.’ dedi. ‘Demir kapı mıdır ki kapansın.’ dedi adam, Yüreğine elini bastırarak... ‘Sus ve konuşma!’ dedi kadın. Adam dediğine diyeceğine pişman olmuştu, Dilin kemiği yoktu, söz de ağızdan çıkmıştı, ‘Sevmiyorum.’ demeye alıştırdı kendini, Dilini bağladı, yüreğini dağladı, Sevmişken, nasıl ‘sevmiyorum.’ diyebilirdi? ‘Unut beni!’ dedi kadın. ‘Unutmak mı? Sen benden ölmemi iste öleyim, Ama asla unutmamı isteme.’ dedi adam. ‘Unutmak zorundasın, beni sevme.’ diye tekrarladı kadın. ‘Seni çok seviyorum!’ diye yineledi adam. ‘Çok acılar çekeceksin ama.’ dedi kadın. ‘Acılara alıştım, beni sevmesen de olur, Hiç olmazsa, seni sevdiğimi bil, Bir selamını bari esirgeme, Beni de kötülerden bilme." dedi adam. Kadın sevmese, değer vermese, O an adamı bir çırpıda silerdi, İzin vermezdi ilgisine, Adam, kadını sevdiğine değil de, O sözü söylediğine pişman olmuştu. Çok ayıp etmişti, Kardeşliği, dostluğu zedelemişti. Kadın selamını, adam sesini kesti, Birbirlerinden sessizce uzaklaştılar… Vecdi Murat SOYDAN (Yaşanmamış Aşkların Şairi) 19/11/2017, Isparta |
Bazen müebbete sürgün misali..
Yüreğinize sağlık hocam saygılarımla..