PERİLCE
Çok küçüktü Perilce, çiçeklerle büyüdü
Onlara her gün yeni ,masallar uydururdu Yağmurdan sonra bir gün, gök kuşağı belirdi Her gün atlamak için, ondan bir ip istedi Gökkuşağı seslenip ,hangi renk olsun dedi Perincede gülerek,kırmızı olsun dedi Gökkuşağı da her gün, bir rengini verirdi Yılkı taylarla oynar, börtü böcek severdi Gelinciklere konan, renkli bir kelebekti Büyüdü de serpildi, ama yaş on üçteydi Yabanıl diyarlardan koca bir adam geldi Onlardan izin alıp perilceyi istedi Anası yok demişti,babası olmaz dedi çılgına dönen adam, ikisini de kesti Perilce iki büklüm, ağlar iken onlara Çığlıkları yükseldi, rüzgara karışarak Hain yürekli katil,çekip tuttu elinden , Zor kullanarak aldı onu baba evinden Zalimsin katil dedi, bırak şu ellerimi Hem küçük bir kızım ben, işine yaramam ki O kocaman eliyle, susturur Perilceyi Bir yatakta açılır, gözleri perilcenin Bakınca etrafına ,gördü bir yabancı göz Düştü o an küçücük, yüreğine kordan köz Bilmez neler oluyor bir kadın gelir sonra Elinde bir gelinlik, giydirir kefen gibi El oynar, düğün dernek, sanki ölüm haberi Anlamaz ki Perilce, neler olacak şimdi Anne ve babasına ağlaşıyor yüreği Pencereden bakışır beyaz güvercinlerle Pencereye tutundu beni alın diyerek Güvercin acı ile,onla ağlaşıyorken Uzattı kanadını, hadi dedi perilce Ağıtlar yakıyordu ,sel gibi yaş akarak Küçük gelin olmuştu, elinde olmayarak Tutundu rüzgarlara,bu evlerden kaçarak Düşe Kalka koşarken, düştü taşa çarparak Tam kalkacağım derken, ağır bir el sırtında Deşerken yüreğini,bir silah namlusuyla İki kaba el vurur ,Perilce artık yerde Ne işi vardı ya Rab, bilinmeyen yerlerde Diyerek yanar harda, çaresiz geri döner Getirilir o eve, gelin olur Perilce Mahyaları kesiktir, o küçük yüreğinin Gözleri Kan doludur, gözyaşı kan kırmızı Gece olup çökünce, kabus gibi bir adam Dokunur temiz masum, o çocuk bedenine Kirletir perilceyi ,hep kan kusar perilce Kopardı perilceyi , tertemiz dünyasından Bilmez nedenini hiç, kan sızar bacağına Uzun olur hem de çok, aymaz zalim bir gece Dağ taş yankılanıyor, onun çığlıklarından Nefesi düğüm, düğüm, olurmuydu bu düğün İki günü geçmeden, koşar buruk kırlarda Yabanıl bir tay gibi, çıkar dert tepesine Atar sonra kendini,huzur bulur yüreği Çözülür üzerinden, ne kadar acı varsa Susar acı feryatlar ,dağılıp fırtınaya Yıldızlar doluştu hep, kehribar saçlarına Dere tepe ağladı, kan kustu gelincikler Papatya yaprak döktü, hastalanıp içinden Bülbüller şakımadı,ağıt yaktı ardından Börtü böcek karınca, bu toprakta ne varsa Yas tuttu bütün renkler, açan çiçekleriyle Düştü uğur böceği, papatyanın koynundan Gökkuşağı yaklaştı, mavilerini serpip Gözlerinden sap sarı, gözyaşları sel edip Kazdılar can dostları, ona küçük bir mezar Taşınada yazdılar, burda perilce yatar HÜLYA ÇELİK |
Beğendim...
Kutlarım...
................................ .......... En yüce Selamlarla..