doğum günü(m)
hey hayat!
bu ya(rı)şın sonsuz coğrafyasında koşturuyorum gem almaz kısrakların çıplaklığında tüm renklere daldırıp fırçayı çala/kalem sürüp o “kafdağı” doruklarına bir ince kalın yolculuk benim ki ey ömür! ey yüzsüz kayıp yaz şu ufukta koyu kızartıları gergin düşlerim kırık dökük dallarında yaprakları hiç sararmadan hep kokulu kalan çiçeklerim bize yasak olan “tuba ağacı” mı ey hayat! davul tutan, tokmak vuran vuruşlarla dökülen yazın son günleri alıp da veremediğimiz o çam çerçeveli doğum gününün çalar saati tek bu günde çal(ış)arak geçen sensiz zaman. |