KENDİN KENDİN OL
Bin yıllık Mecûsi, ateşi söndü
Yalancının mumu, yaksa da söner. Makamla, mevkiyle; malla, evlatla… Alçaltır, yükseltir; kulunu dener. Daha erken diye; gönlünü eğle Nefsi serbest bırak, “deh” de ve yeğle O, Büyük Okyanus; bir “kün!” emriyle (*) Rabbim diler ise, temmuz’da donar. Bize göre değil, ne sağ ne de sol Hak’tan gayrı yoktur, başka çıkar yol Ele bel bağlama, kendin kendin ol El atına binen, çok çabuk iner. Bir insan ki başı, rükûa eğe Özne, yüklem esas; tümleç de öge Bülbül gül dalına, arı çiçeğe Çöplüğe kargalar, sinekler konar. Dâimâ hizmet et, sakın ha yılma Zevke, eğlenceye; ne olur dalma Doğru yolu bulda, asla ayrılma “EDEBİYLE gelen, LÜTUFLA döner…” 09/08/’17 Hanifi KARA (*) Kün: “Ol” demektir. |