5
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
895
Okunma
Sorgularız, durmaksızın... içimizi oyan uçsuz bucaksız bir döngüdür yarın.
Şuan ise vahşi, asırlık ormanların köklerinden akıp giden, uçsuz bucaksız döngüleri çeviren şelaledir.
Sorgularımızın ikameti kendimize aittir ve özgür olduğu kadar özgürüzdür akışında.
Tenimize, ruhumuza dokunan gün, her gün farklı bir çiçek gibi açan gün doğumları...
Acılar dahi ölümsüz değildir en az şuan kadar bir hayaldir yaşananlar...
Yüzleşmeler, onur, eziklik, keder...
Karşı cephesindeki anlık kazanımlar...
Bir sihirbazın düzeneğindeki toz bulutudur zevkler...
Sarhoşun kendini avutma ve hislerini yok etme çabasıdır.
Kendi yüzlerimiz ya da yüzümüz...
Ateşte patlayan kabarcıklar gibi ruhumuzda patlar yüzlerimiz.
Göz göz açılır kaybettikçe hoyrat, izbe zamanın telaşını
Göz göz binlerce göz üzerimize yapışır ağızları leş ve...
Sorgularız asırlık ormanlardan, ruhlardan izler taşıyarak akan zamanın,
varlığımıza bıraktığı izleri.
Zamanı sırtında taşıyan salyangoz gibi çekingendir ve içindedir odacıkları.
Yine de susmaz içimizdeki sesler, ruhumuzda binlerce odacık vardır.
Milyonlarca dakika dokunmuştur taşıdığımız kandadır parmak izleri.
Mührü vardır... kaç tende gün doğmuş ve çığlıklarıyla yok olmuştur...
Emanet bırakılan nefesleri.
Emanet bırakılan hevesleri.
Emanet bırakılan bir elbiseyi.
Geceden sabaha ve sabahtan geceye taşır,
Beynimizi oyan şelalenin sesinde kayboluruz.
5.0
100% (3)