yaşamak ölüme sürüklüyor beniiçimde günlerdir bir yara kanıyor durmadan durmadan göğsümde kuş çığlıkları ve bir çocuk annesini arıyor, sokaklar karanlık hırçınlaşan rüzgar papartalardan ömrümü çalıyor günlerden sevincimi yaşamdan düşlerimi çalıyor sonra yasak kentlerin sınırlarına çarpıyorum her yalnızlıkta bir ayrılığı yaşıyorum bir makas darbesiyle bölüyorum tüm sözcükleri içimde bir eşkıya ayaklanması ve ben daha yolun yarısında yaşamayı öğrenmeden göğsümün ortasından vuruluyorum yitik kalmış kelimeler var yine üstümde boğazıma düğümlenen özlemler biriktirmişim kayıp gidiyorum el ayak buz kesilmiş bir zamanlar yasemin kokuyordu bu caddeler fesleğen fesleğen bakıyordu pencereler ve gül bakışlı çocuklar saklambaç oynuyordu sokak ekmek kokuyordu insanlar gülümsüyordu kaç zamandır üstümüzde dolanıyor yağmur yüklü bulutlar sanki bizimle alay edercesine bu kirlenmiş dünyanın ateşine gözyaşı döküyor sen yakma beni ben zaten küle döndüm oysa sevinçlerim cebimde yürüyordum yürümek bir insana nasıl yakışırsa öyle yakışıyordu adımlarım kaldırım taşlarına yüreğim neden bu kadar soğuk oysa yüreğimde yangın hiç eksik olmazdı bir ses geliyor sanki bir ses bir çocuk sesini anımsatırcasına çekip göğsüme bir tetik ateş ediyor içimde kımıldamadan yatıyorum o ilk vurulduğum an o ilk çırpınış o ilk ölüm şimdi nereden uzansam mutluluğa elim bir yangına dokunuyor bir bardak su verin aşk’ın ocağını söndürelim uslanmaz bir çocuğum ben yaşamak ölüme sürüklüyor beni ibrahim dalkılıç 13/06/2017 21: 30 izmir |