Vlad
suyun cesedini vurunca yüzüne,
topraktan rahme açık kalmış bir gül kime veriyorsan geri gelen bir at hüznüyle kızarıyor aynanın karşısında,çekilmez bir akşam üstü bir bar taburesinin üstüne çıkmanın verdiği belirsizlik ampulü mü değiştireceksin intihar mı edeceksin karar vermelisin,kapının ardından kendime bakıyorum kapının ağzı sivilceli ve leş gibi gitmişlik kokuyor, kokunun iskeletindeki bu kırılmışlık, bir restorantın içinden geçen trenin darmadağın ettiği saçların yüzünden telefonumu açmıyorsun halbuki telefonumu açsan bir atın en güvendiği yerinde saklayacağım seni, seni döven baban asla sobeleyemeyecekti seni, gecenin kamburu çıkmış, fransızca bilmediği için notre dame kadar popüler olmasa da bizi üzecek kadar ingilizce bilen yoksunluk sihirbaz alkış almak istiyorsa seni bana aşık etmeli,mesele tavşandan öte, suyun cesedini vurunca anlıyorsun kırılmış olanın ayna olmadığını taburenin üstünde bir gül iki yüzyılda değiştirebilir yanmış ampulü |