GEL
Gel yeter! İster sonum ol ister ecelim.
Gel yeter, bir taş olurum basıp geçtiğin. Gel yeter, içimi ısıtmaya yeter gül tenin. Bir kuru zindandan seyretmeye razıyım, gel... Gel! Papatyalar, güller soldu gamdan. Sensiz şehir avare, buralar bana zindan. Yüzüm gülmez oldu, gecem vermez aman. Ay karanlık, gün beter oldu gel... Karanlık dostum oldu, sensizlik sırdaşım. Etrafımda dünya ama, sensiz bir başım. Uçsuz kaldırımlar, yalnızlık oldu kardeşim. Senle kabirde bir ömre razıyım, gel! Saatler gün oldu, günler ise saniye. Vuslatı bekleyen, gözlerimde türter gözlerin. Bir kaç nefes, bir kaç anı... Sonra ecele. Susuz çöllerinde ölmeye razıyım, gel! Sonbaharın elinde, bir çift gül olsam! Sana dokunsam, elinde gün gün solsam. Çektiğin burnuna, o son koku ben olsam! Ellerinde kurumaya razıyım, gel... Gel, kurusun matemin en sağlam damarı. Nefesinde başlasın isterse son ayrılıklar. Gel, yeter uzaktan dahi gözlerinin mehtabı. Gel! Varlığını kaldıramayacaksa da bu sokaklar! Gözlerinin yanında nedir, bırak gitsin aşk. Hangi masalda var bu huzur, hangi köşk. Gözlerinden duyulmaz oldu, artık o meşk! Dipsiz kuyularında ölmeye razıyım, gel! Gel, bıraksın artık sonbaharı bulutlar. Baharda son bulsun, bitsin artık ayrılıklar. Gel, açmasın artık hüzün kokan zambaklar. Gölgelerinde çürümeye razıyım, gel! Boynunu büktü, yine yüzünü astı tepeler. Sararmış bir yaprak gibi düşer saniyeler. Elinden tut, bekliyor geçmek için seneler. Ölümü ellerinden içmeye razıyım, gel... BURHAN SEVİMLİGİL |