GurbeteAlıp... Başımı giderim Sualler çadırında açılır düşlerim Titreten bir ayaz var, yabani hayvanlar gibiyim Ben bilgisiz, tecrübesiz, tedbirsiz böyle bir yola nasıl cür’et ederim Demek ki ölümle iç içeyim, hayatta kalmak, yaşamak için bulduğumu yerim Sahi ben şimdi neredeyim, kuzeyi, güneyi, batıyı, doğuyu öğrenmeden Şemsin, Mah’ın anlattıklarını nasıl bilirim Yar... Ben gidiyorum gurbete Sen kal bahtında açacak ümitlerinle Rızkı aramak ve yaşamak için çalışmak bize düşünce Hasret, firkat, sabır, metanet, hüzün ve hicran senin yüreğinde Haydi çık gel desem de, yaban illeri bir başka, mecburiyet tercihinde Köle ruhlu oluyorsun böyle bir yerde, dışlamak, ötekileştirmek vardır fırsat ellerine geçince Boş ver... Hiç üzülme Kederlenip başını öne eğme Nasıl olsa ben alıştım artık vefasızlığa Sen yeter ki göçüp gittiğimde beni güzel hatırla Hiç bir arzum ve umudum acı yaşatmasın sana bırak beni bana Var... Git sen yoluna Beni beyhude yere yorma Sen hala bizzat kendin olmayınca Hevesin, hevan için yaşıyor olman boşuna Her bakımdan aklıselim olmak yakışır adam olan insana Her esintinin, arzunun, beklentinin girdabında yaşayana ibret sorulunca Dalgın dalgın bakar uzaklara, mecali kalmayacak bir gün nasıl olsa, kudreti kalmayınca İşte o zaman nedamet duyar yalnız kalınca, şer ve münkeri nefsi için emanet ömrü hoyratça harcayınca Mustafa Cilasun |