Kalemin yazamadığı...Geceyi böler bir ses ürperten ahengiyle ’’Uyan akîm düşlerden, vakit zemheri artık’’ Susturur çığlıkları, gönül kendi cengiyle Başlar öne eğilir, aşkın gömleği yırtık Şahit tutar bağbanı tan vakti yeminleri Kurumuş gül dalına şebnem olur gözyaşı Savursa da tufanlar tüm kaypak zeminleri Söker mi hırçın rüzgar sabrın diktiği taşı Çokluğuna aldanıp hoyratça israf olan Duygulardan geriye bir ince sızı kalır Her hazan gelişinde parça parça savrulan Tarumar bahçelerde birkaç söz izi kalır Nedir can, kimdir canan kelimeleri aşsa İkide ’’bir’’ olmaya adansa bütün ömür Vakte kurban edilen eğer masum bir başsa Yokluğu yok eder mi sunulan hiçbir özür Karanlığa asılır bir çift gözün esrarı Sevdaya umut olur yedi renk, yedi iklim Kuşanır silahını yalnızlığın efkârı Bir cellat edasıyla parçalar dilim dilim Ne kışın hükmü kalır ne yeşillenir bahar Sevgili yüreğine çöken buluttur nisan Anıların kaybolan mezarı olur seher Nisyandan medet uman değil midir ki insan Yaz ey kalem vefânın hazin yenilgisini Yaz, yanarken yürekler mevsimler neden kıştır Hangi ilim açıklar acının bilgisini Yaz, kanatan gülleri hangi yalan bakıştır .... |
saygılarımı birakıp gidiyorum
dost kalem yine gel sayfama
vesile oldu ziyarete geldim
iyi ki gelmişim (: sevgiler