BİR GÜNÜN KISA HİKAYESİ
Tam da kışın ortası; hava ise ılıman
Adam ılıman… Yağmur yağıyordu Lodos kesmişti kışın sertliğini İşte böyle Yağmurlu ve lodoslu bir günde; Adam; çakmağını sigarasını cebine koydu. Bir omzuna her zaman ki siyah çantasını; Bir omzuna; fotoğraf makinasını koydu. Ve adam evinden çıktı; Tabanlarını taşlara; Bedenini kaldırımlara; Ağırlığını dünyaya; Ruhunu boşluğa koydu. Yürüdü uzun adımlarla... Sağına bakındı; merhaba… Soluna bakındı; merhaba Ötesi yoktu merhabaların... Fotoğraf karelerine; merhabalar koydu. Yürüdü uzun adımlarla; İçe doğru yürüdü, yürüdü; Hüzünler koydu... Yürüdü uzun adımlarla; Kırmızı köprüden geçti; Ağlayan kaya, Niobe, Niobe bu gün daha çok ağlıyordu; Çünkü; yağmur yağıyordu Spil etekleri... Biraz öte de değirmen boğazı; ve hemen yakınında kır kahvesi. Yağmur yağıyordu. Koştu İçeri girdi. Oturgacını sandalyeye koydu; Kollarını masaya koydu; Çakmağını, sigarasını ve kitabını koydu. Kendisini bir kır kahvesine koydu; Gözlerini; dağlardan selam getiren köpüklü suya koydu. Düşüncesini koydu, özgürlüğünü koydu. Fikrini koydu, felsefesini koydu. Doğayla baş başa; yalnızlığını koydu. Sıradanlığını koydu, sıradışılığını koydu. Sonra garson geldi, gitti, geldi ve masasına Cezve, kahve fincanı ve bir bardak su koydu. Bir bardak su ve bir fincan kahve; Bu ikilinin tılsımlı yapısını koydu. Hafifçe çalan müziğin tınısı doldu içine; Derinden bir iç çekti ve; Damla damla yudumladı kahvesini. Sihri serpişti üzerine. Ve adam yüreğine; Yaşama sevinci ve huzuru koydu. Kendini dünyanın tam göbeğine koydu. Yaradanına şükrünü koydu. Ekrem SAYGI 18.01.2017 Manisa |