Ne güzel suçtur öfke
aşağıda rüzgarla kavgada bir otobüs
önünde ipsiz uçurtmalar gibi altılar okyanusun tuzundan denize karışmışlar kusulmuşlar şehirlere caddelerde doğrulmuşlar gözleri tam açılmamış burunları olmamış kafaları demirden ayakları kireç elleri bakır aşağıda korkuya park edilmiş bir araba çatlak camının ardında eroin titreyen bir altı üç önlüğe bölünmüş üçünde koşmalar lunaparklar üç küçük kalbe sığmayacak korkular toplasan altı çarpsan altı dokunsan ah şeytan yanlışı doğrusu altı aşağıda bir beden adı altı yokluklar donmuş ağzında yanında sarı poşet içinde cennet yapışkanları çekilse Azrail kuşları içilse İsrafil şarkıları çekilmiş işte içilmiş hiçbir altı göremeyecek bir leş aşağıda bir beton adı altı kaç odası var her birine kaç altılar sığar her kapısı altına ve uykuya sağlık koltukta ceylan duvarda geyik bir ayı ölüsü var yerde altı biçiminde bir pencere yapma göllere açılan bir balkon parmağını uzatsan gök ve Meryem İsa, ezik İsa, gel gör üçün altı bu kefe babanınsa adı altı olsun aşağıda bir silah ! çocukmuş sevmemişler büyümüş görmemişler patlamış duymamışlar ki tanrı sırtına rakip bir sırta verip ruhunu kurtulmuş ol’mamaktan görevi altıları altılardan ayırmak korumak altıları altılardan bir otobüs bir taksi bir leş ortasında yazık onun da adı altı olsun! Olsun! ben yine uykusuz göğsümde saat altı boğazımda yanan Newroz lastiklerinin tadı bir tükürsem bin kötü altının nefesi kızacak silah, tutuşacak kara masalarda binlerce sayfa cehennem ah Tarlabaşı’ndan bildiriyorum sayın altılar bir pencere önünde titreyen elim değil evrim ve sabah-sabah ne güzel bir suçtur öfke! |