ufkunda hayâtın kalmadı seyri şems batımı ’tam nerde’ orda akşam âşkınla aramda yok ayrı gayrı dil lâl us mat ’şâm nerde’ orda akşâm . alıpda götürsün neyim varsa da arım her isyana önder, şerse de kâbe kadar yer ve yâri verse de girizgâhım ’dam nerde’ orda akşam . sensizlikte seni cânım çekiyor lime lime arzu kanım çekiyor toprağa cesedi, cânım çekiyor çiy kalmamış ’dem nerde’ orda akşam . bir elimde güneş, diğerinde ay sadağımda boşluk çok gerildi yay feleğe mahşeri bir kalemde say şâh damarda ’dem nerde’ orda akşam . bir teselli var mı? satan da olsa bedelinde cân yatar bize kalsa şamar-ı şehvetle kalp dize gelse gözle bakan ’kem nerde’ orda akşam . bu işin sonu mu? azmış yangınlar bir çakmalık kibrit cânı enginler bitirdi yoksulu hayli zenginler kes zülfikâr ’cem nerde’ orda akşam
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
nerde şam orda akşam şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
nerde şam orda akşam şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
"Trafikte seyir halindeki bir araç" derken "seyir" neyse işte "ufkunda hayâtın kalmadı seyri" dizedeki seyir de o. Lakin, siz bunu okyanusta seyir halindeki bir tekne olarak düşünün. ;)
şems batımı ’tam nerde’ orda akşam Zulkarneyn'den için ne diyor Kehf Suresi 86: Güneşin grup ettiği yere ulaştığı zaman, onu bulanık bir pınarda batarken buldu... Fiyuuu
âşkınla aramda yok ayrı gayrı demiş ve aşk denen sebebe tabi olarak güneşin doğduğu yere gitmiş (Kehf 90) dil lâl us mat olmuş ve ’şâm nerde’ orda akşâm olmuuuş...
Muhteşem ifadeler üstadım. Devamı haddi mi aşar yoksa haddimi mi aşar bilmem ama her halükarda susmam gerek.
aldık şiiri Zülfikar hatırına baş göz üzerine kabul ettik konusu itibariyle su gibi o kadar dolu ki ama ben en son kıtadan tutunacağım bu şiirin güzelliğine
Zülfikar gibi kılıç, Ali gibi yigit yoktur... yazar Zülfikarın üzerinde…
Tarihçilere göre de bu kılıcı Mısır Melik'i Mukavkas Muhammed hediye etmişti. Amrû bin Adûd, savaşta kendisine karşı çıkacak bir savaşçı istediğinde Peygamber, Ali'ye bu kılıcı uzatarak onun karşısına çıkmasına izin vermişti. Ali'nin Uhud savaşında Kureyş’in önde gelen savaşçılarından dokuz kişiyi öldürdüğü, bu savaşta bedeninden yetmiş yara alarak son ana kadar Hz. Muhammed'i savunduğu, bu sebeple de Cebrail'in, “Zülfikar'dan başka kılıç, Ali’den başka da yiğit yoktur.” ("Lâ fetâ illâ Ali, lâ seyfe illâ Zülfikâr" dediği rivayet edilir. Ali'nin vasiyeti üzerine Necef'te denize atıldığı belirtilmiştir. Zülfikar, asırlardır adaletin sembolü olarak işlevini sürdürmeye devam eder.
Tasavvuftaki anlamı ile Zülfikar:
İki ucu vardır. Bir ucu(uzun) münkirleri yola getirmek için Cenk meydanındaki zahiri savaşı temsil ederdi. Diğer ucu(kısa) insanların nefsini öldürmeği temsil ederdi.Asıl olan da buydu. Nefsi yok etmek, nefse cihat...
Nefis insanların Şeytanıdır. İşte buna dikkat çeken İmam Ali, Zülfikar'ın batini tesvirinde kısa olan ucun ham olan benliğin pişmesine yardımcı olacağını belirtir...
Diğer bir anlatımla;
Zülfikar'ın iki ucu Dilimizi ve Küçük dilimizi temsil ettiğini söyleyebiliriz.
Dil, Erenlerin kılıcıdır. Küçük dil o kelimelere şekil verendir. Bu nedenle Zülfikar bedenin değil Ruhun savaşına Ruhun Cihadına dikkat çekmiştir...
bilgimizi tazeledik arşivimize gittik geldik varolsun Şair
Çok Beğendim…
…………………. Saygı ve Selamlar…