mavi çiçeğin açtığı bir sabah vaktiydi bir ışık yağmurunun içinden akıyordu zaman birazdan zeytin karası bir dünya kırılacaktı orta yerinden buğusu vuracaktı üzüm salkımlarının üzerine doğan güneş, yedi iklim dört köşe koca bir yağmur damlası gibi gökten bir tüy gibi düşecekti döne döne avuçlarıma
yeni bir başlangıç yeni bir ahd için yumdum gözlerimi sırrı akan şelale bezemeli altın renkli güneşin tatlı aydınlığı yayıldı yüzümde yaralı bir hıçkırık boğazımda sancılar titretirken ruhumu, hafif bir rüzgar geçti feleklerin menzillerinden yörüngelerin içinden… zihinsel karanlıkların derinliklerine çoğu soğuk ve çok sessiz hayallerim uzanıyordu bitimsiz ve sonsuz
içimin yandığını ciğerlerimin alev aldığını gördüm muazzam bir yangının mahzun bir kıvılcımıyla yangınların en derin çukurunda acı o kadar canıma geçti ki öyle bir yandı ki ruhum gerçek bir ateşin bedeni yakıp kavurması gibi
bir ağacın gölgesinde uyuyakalınmış görülmüş kısacık bir rüya gibi bir goncanın açarken yapraklarını ilk kez seyretmek gibi gözün görmediği kulağın işitmediği yerden göğe kadar şavklar, şualar yakamozlar şevkler ziyalar yağmur tene sanki şu an değmiş gibi ancak bir kalbinin taşıyabileceği acı çekmemiş gibi hiç değmemişti gibi aşk buhar olup geçmiş gibi damarlarından
sinem önce bir nefesle kurudu sonra çatladı kederler şeffaf gölgelerini düşürdü üzerime içime ayaz rüzgarlar sızdı damarlara kan yürüdü halden hale geçtim artık buz kesen bir kafesti ten sığmaz oldu can bedene derin bir uykudan sahici bir rüyaya uyanır gibi bir rüyadan uyanmış da her şeyi hatırlamış gibi
kendi zamanını aşan küçücük anlar kadar yakın sonsuz ruhtan bir soluk üflenmiş gibi eksilmeyen, bitmeyen tükenmeyen öyle parça hülyalar arasından sesler geçti yeşil ışık yolların içinden süzülen her cihetten, evvelden ahirden zerre zerre dökülen her köşesinde iç içe açılan suya değen yıldızlar ışıltılarını saça saça kırılan yıldızlar
göğse muhtaç imiş gibi kalp onun mahalli imiş gibi hayaller kutsal nurlarla süslü göğü tecelli türlerinin arşı içe doğan serüvenlerin zemini
bütün soruların cevabı evet uykunun ölüme gecenin gündüze dediği gibi aynı söylemle tan atarken pervane mecnuna,mecnun pervaneye döndüğü gibi bütün türevleriyle karanlığın kozmik geceyi kuşattığı zaman korkular gece boyunca beyazın siyaha dediği gibi senin için senin mutluluğun için anda ve gelecekte, dünya ve ahrette ...
her şeye evet yedi iklim dört bucak her zerreyle kuşatılmış zamana merhaleden merhaleye halden hale velhasıl ne lazımsa ışıklı, gölgeli, renkli her neyse ...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
artık buz kesen bir kafesti ten şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
artık buz kesen bir kafesti ten şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Kutlarım yürek sesinizi.Sevgiyle.