BAYAT EKMEK...
Güncelliyorum aklımı,
Seyrinde ihanetini imgelerin, Sarmalında ölümün, Bekliyorum belli ki gidip yeniden Gitmeye ant içen o cehaleti yudumlarken yerli yersiz. Yorduyorum kıyameti, Kopmasına delalet sarkacın takılı ibresinde, Beşerin isyanı ve inkârı iken Gücüme giden tek tanık Ve elliyorum sessizce yerinde diye mi, Kalbimi; Hani noksan hani parçalı bulutlu seyrinde Ölü benliğin. Şans eseri yaşamak Hele ki meşakkatli sevdaların güncesine Sığdırmak sığınabildiğin kadar da yüreklere; Elemi eleyebilmek Gündüzün feri sönmüş busesine konduğum Bir serçe titrekliğinde Yine aklımın almadığı kayıtsız korkuların, Ürkek sevdaların izini sürüp Bu kez de sığınmak adı kayıp bir güfteye, Derken demlenmek usul usul, Misafir ettiğim hüznü kapıdan kovup Yine buyur etmek hangi terane ise Sıvıştığımı sanıp Bin bir kehanete rast gelmek İçtiğim kahvenin telvesinde. Bayat ekmek gibi yüreğim; Ne atasım var ne de öpesim, Sihirli bir kelama değse de değneğim, Demelere madem denk düştüm, Hangi deseni çizsem de Boyutsuzluğun elbisesinden sivrilsem. Bir ırmaktayım sözüm ona; Yaşların sağanağı, yasların hükmü zaten geçmez, Yaşadıklarıma ne gerek? Varlığım hepten boş vermişlik ve iffet Bir de karınca kararınca yoldaş olmuşken şu zehirli kalem, Yetmedi onu da gömeyim en derine Ve reşit bildiğim bir ölümü de mal edeyim Mahzun yüreğin çeperine, Yetmedi kaygılarımı da yok sayayım Şu üç günlük ömrü zehir etmişken yalanların meşrebi. Kanadından düştüm dün yazmadığım şiirin, Sonra topladım dağılan imgeleri, Suretinde okudum adeta İçimden geçenlere inat, Tuttuğun nefesine Verdiğin beratı da sorgulamadım aklımca, Hayli yoksun bir nidada buluştum dünden kalma, Yarınları zaten erteledim dünden bu yana. Tevafuk bildiğim hüznü de teğet geçen Aklı evvel cümlelere denk geliyorum Ve kopçaladığım yüreğe, Teyellediğim düne, Kopup da uçacakmışçasına çocuk yanım, Bir beyanata gizleniyorum Gönlün tufanında Ve sendeledikçe yer gök, Değiş tokuş yapıyorum dünleri. Rencide edilen ruhumu avutuyorum sakilce, Sessiz bir darbede, Seslerin münafık gölgesinde, Düşüyor başım öne Ama gözlerim çivili şu boyalı yüzlere: Ellerinde isyan, Dedikleri doğruysa; Yüreklerinde iman, Sadece sorguluyorum beliren iç sesimi Yine susturmayı beceremediğim bir ömrün Kanatlanmış penceresinde. |