Oyun
oyun kuruluyor
elimde bir kement yaklaştıkça kaçıp gider kısrak uzaklaştıkça dibimde biter alıkonulamaz inatçı şehir bizden muzdarip üzerimizi örter cam buģusu nefes sıcaklığında erir kar cennette elma ısırıģının peşinde kovulmak için didinmek kafesin içine çekilirim merkürün çekim alanında göklere yükselip kararsızlıģında çakılıp dibe bitap ve yorgun dönüşlerde evrilip dövülmüş gibi tam kaçıyorken yakaya yapışır oltaya tutulu gönüllü bir av olur sonra avcı ve yine av ellerinde bir şüpheyle öldüresiye söver iç içe sarmaşık beladan cekinmeyen gerćekle yalan arası tahamül yok dinginliğe umarsız büyüyen küçük şeylere bu kargaşa işte kabahate özür değil anlayacaģın hatasıyla günahıyla değişmeyen sende var olduk ve son bulduk |