GAZEL...
Martaval okuyor kara kelamı münafık gölgenin;
Soyut bir sunum adeta şehrin ışıdığı mahrem yargılar, Debdebeli aşkların nimet bildiği özlem kadar da Beyhude imiş mutluluk: Hele ki sair imgede yüklü isyanın tövbeye çağırdığı İklimlerde, sırdaş bir cümle kadar da ılıman bir rehavet En dokunaklı tezahürü belki de ıssızlığın vebali, Erirken buzları yüreğin, Sen de keşke gelsen dile Ve söğüt salkım nakşeden titrek bir ışıkta Raks etse mutsuz güncem. Demi mi aşkların racon kestiği, Soğuk ellerimde can bulan bir güvercin mi yoksa Aşkı rahvan ve rahman bilip de Erip ereceğim nihai mertebe, Derken soyutlanan benlikten arda kalan Onca detayı yüklerken dize dize Ve dize geldiğim bir mabet mi ömür denen bilmecede Vurdumduymaz ne çok insan ne çok ahkâm, Yaralı benlikte delik deşik olmakla da eş değer Ağlamayı unutmak olsa keşke yüreğin ifratı. Sanrılar kadar da sancı yüklü bir yonga Şu ömrün matemine sirayet eden onca gizem, Kelaynak kuşlarına özendim mi de bunca yalnızlığı Boykot ediyorum hece hece, Anlam olmak kadar da ikbali ömrün, Adlandırmakla mükellef kılındığım Bir de aşsam keşke ant ettiğim sevgiyi boyunduruk bilmek Adına tüm eşrafı yüreğin. Üzünçler nerede takılı nerede yankı bulur da Sitemi yüreğin, Bir de kanatanları yok saysa Tanrı. Hanidir dingin bir rahlede konuşlu, Hangi zamandan arda kaldı da boyutsuzluğumun Dokunaklı rükûsu yine de en derinde Yine de başa sardığım ölümlü güncemin Kim bilir sondan kaçıncı sayfası? Has bel keder yüküm, sevgi nazarında İlahi Gücün; Beyhude zerreler şu uçuşan kar taneleri; Ben gibi yalın alnımda pür-ü pak kaderin yazgısı Yürek zaten hepten yaralı bir serenat İçin için kaygılı bir mertebe Eremediğim hidayetin dergâhı bir rüya İken bellediğim gün ve gece. Belki de israfı ömrün dengime hani olur da rast gelirim, Kanıksadığım bir ritüele devrederim o kayıp mabedi Ve derken gizlerim mahrem lehçemi, Andığımdansa anılmakla hemhal, Biraz da ikbal bildiğim bir şifre adeta Mutluluğun kapalı kapısı. Sürgün bir lehçede sanığıyım ömrün, Kapalı bir nizamda soluk bir rahlede Ve kalburüstü bir sevdada tek tanık. Kıyısından köşesinden nasiplendiğimse Anlık bir mutluluk: Demem o ki; kanayan ve kanan en acı tecelli Yine verilen hüküm. Siyahım gizemi kadar hayatın peşrevi; Çalmalara doymadıkları yaşama sevincim Yine bukle bukle hüzünde beyhude bir kelam Adına rahmet okuduğum, Ölmelere doyamadığım her günün gecesi, Erecekmişçesine hidayete konuşlu Sadece sevdaya ve umut bellediğim Ya da ikbal bildiğim bir döngüde tüm kayıtsızlığı evrenin Tek izlek adına hatır bildiğim, Zaman zaman gönül koyduğum. Titrek ışıklarda yalıtılmış evren, Tek surede sabit kıldığım hidayet, Endamlı çöküşlerde beyhude bir gazel yine Yüreğin mabedi; Anlık bir ikrar olsa da aşkın mahremi, Debdebeli ölümlere sirayet eden orağı kara meleğin Bir de gelmelerle gitmelerle bozmuşken aklımı. Çıkıp da yola pervasızca, Ansızın raks eden mahremin seyrine Konuşlanmışsan boylu boyunca Hele ki bir sanrıda kaybolmuşluğun matemine Bürünmüşse yürek, Bohçasında mabedin saklı tuttuğunsa aşk, Neyine gerek boyundan büyük bir bilmeceye düşkünlüğün, Sitemin tezahürü belki de en kırık terennüm; Bir lehçede pervasız, Bir yürekte sahipsiz, Bir kelamda alabildiğine yalnız. |