NAZIM ve HEYKEL (*)
Düz, yalın ve bilge
üç Merdiven üstünde bir Tunç Heykelin çaprazladığı Ayaklarından biri Diz-Üstü duruyor, diğerini Denize doğru uzatmış Kalın, uzun Kışlık Mahpushane Abasını sermiş altına, hafif yana yatmış oturuyor. Heykelin bir Eli ütüsüz, kırışık Keten Pantolonunun Dizinde, öbürünün Dirseği yanda duran Mermer Sandığın üstünde ve Sandığa serdiği Kağıt Rulo salarak kendini aşşağıya sarkıyor. Ucu sivri, Süngü gibi Kalemi ile... Hayır yazmıyor! Neden mi? Yazsaydı Kağıda değerdi Kalemi! Tunç Heykelin Dirsek Altındaki Kağıt Rulo -Mermer oda- sığmıyor Sandığa, Salarak Sıra-Sıra kendini, Basamak-Basamak basarak Merdivenleri dalgalı bir Yatak Örtüsü gibi kayıyor İskele Meydanına. Kalın, uzun Kışlık Mahpushane Abasının üstünde oturan bu Adam, Bıçak gibi Ağzını açmadan tutuyor Elinde Demir-Bakır-Kalay-Kurşun karışımı Tunçtan Kalemi. Eğimli Boynu uzanmış dim-dik öne doğru, kıprtısız-kararlı-mağrur- derin Gözleriyle -ne Kağıda bakıyor, nede Kalabalığa- yalnızca ve sadece engin, mavi, sonsuz Denize. (*) HAYDARPAŞA GAR OTELİ 9 Şiirkayesinden alınmıştır. Lütfen, bu Şiirin başlangıcı olan MARTI Şiirimi okuyunuz. |