Sonbahar hatrına
Hep borçluyum...
Bi kahve sana Sonbaharla aramda inkar edilemez gizli birşeyler var Adını koyamadigimiz Doludizgin bir şey Kızıl yaprakları supuren rüzgarı kiskandigimdan Dusen bacalara aldırmadan firladim sokağa Geçen gün... Yine miadı dolan şeyler acıttı da Unuttum gibi yaparak devam ettim Yolun yukarısına doğru Hani beni eve bırakırken geçtiğin o dörtyoldan hızla gecip geldim Camları bugulanmış fakat kimsenin bi parmak bile degdirmedigi kafeye Her zaman ki yerime geçip -evet her zaman ki diye bi yer edindim Bu iyi bisey Farklı yerlere oturmak orayla bağımı zedeliyor Çok obsesif az depresif hallerim bunlar Endişelenmeye mahal yok Sonuçta ölmüyorum- Kederim izin verseydi kırk yılı aşardı hürriyetim Sonbaharın boynuma boğazıma elime ayağıma Nazikce sardığı prangalar var ya Demi damağımda ince belliye mahkum etti beni... Oysa ne çok isterdim Kahvenin kokusunu hatrıyla harmanlayıp Bir dostun yoluna sermeyi Hüzünlü baharın elveda bezeli ayak sesleri yaklaşmışken Kurduğumuz yamalı düşleri kaybolur bu kentin Canımızı yakan her şeyden uzak Susmalı sadece Uzun sessizlikleri dumanından tanırız Harflerin egemenliğine bir baş kaldırıdır yalnızlık Kac kişiyle yalnız olunur ki... Kaç gülüş batar içimize Yakında çok yakında Caddeler boyunca yalancı duraklardan her yolcu Sahte mendiller sallayacak ardımızdan Gölgeleri karışıp birbirine yiterler buldukları ilk kapıdan Med cezir gibi mirim bu olanlar Geriye kalan dostluktan bi tortu Yerleşir en sevgili yerimize En iyisi mi sen gel İki damla sakızlı kahve Biri orta biri sade... |