arabesk bir rüzgarım
seni görünce yazdım ben
küflü bir sonbaharın kahve kokulu hüznüyle itelenmiş yapraklarına kimi zaman hayıfla kimi yapışkan bir tebessüm yeni ya da yeniden gelecek sahte mevsimler hırpaladım kavruk topraklarda büyümüş sövgülü biraz esaslı dilsizliğinin ağrılı çocukluğundan kalmış bir parça salçalı ekmek tadında esmer yıllarının ardı fıratta kaybolduğun yeri deşeledim gece dedik insan dedik haytaydı kovaladık masumlarla hasbihal yanıldık çoğu vakit hüküm giymeye gönüllü usturalı başlarla sarıldık düşümüzde ayrılık içinde koyu bir kabusun kara cübbesinde kesildi soluklarımız... tek başınalığın keyfince süründük bilek bileğe bilme telaşıydı özümüzü anlamadan anlatma ironisi belki kaç kapının gürlemesi kaç bakışın inlemesiyle yorulduk geçip giden son mevsimmiş vesselam... hep bi başkası kurcaladı bizliğimizi sağımız sağlığa kadeh kaldırırken solumuz bir kuyuya çöreklendi kimliksiz esaretinin vizesi çabuk çıktı olmazdı olamadı ben en çok ahmet kayadan bu yana sevdim seni "ellerimi tutmadın yar yatamam geceleri" kaçıncı yağmur düştü omuzlarına ve ben varsın diye terkettim uykumu... ilk yağmurda alnıma ikincide yanıma gel... ve her daim hoşça kal ikigözüm... |
kara cübbesinde kesildi soluklarımız...
etkileyici...tebrikler.